Hatâyî; “1823’te Urfa’da doğmuştur. Medrese tahsili görmüştür. Kur’an-ı hıfzetmiştir. Alevilik akidesine bağlı olup şiirlerini bu felsefeyle yazmıştır. Yüzyılın sonlarına doğru yetmiş yaşını aşmış bir yaştayken Urfa’da vefat etmiştir. Mezarı Harrankapı’dadır.
ESERLERİNDEN ÖRNEKLER:
Bir Gazeli.
“Bugün gam dergâhında fedâ bir cânımız vardır
Gönül Abdal-ı aşk olmuş gelin kurbanımız vardır
Çimende bülbülü gördüm yaman efgan eder söyler
Dil-i kahar ile her dem gül-i handânımız vardır
Eğer ki ol per-i peyker bana âdem demez amma
Dem oldur ki meleklerle bizim seyrânımız vardır
Evveli bir âhirı bir zâhiri bâtını birdir
Ki birlik bâbına erdik şükür imanımız vardır
Visal-i bezm edip saki şarabın fil kuba olsun
Derûn-ı sinede pişmiş ciğer büryânımız vardır
Hatâyî bendesin anmış keremle lutfu çok olsun
Demiş ki ol gedâ gelsin ana ihsânımız vardır” *
Urfalı araştırmacı yazar Sayın, Mahmut Karakaş yukarıdaki dizeleri tercüme ederken şöyle der: Tamamen tasavvufi olan bu güzel ğazel şu anlama gelmektedir:
“Bugün gam tekkesinde Allah yolunda fedâ edilecek bir canımız vardır.
Gönül aşktan dolayı Abdal (Bir evliya zümresi) olmuş, ey dostlar gelin kurbanımız vardır.
Bahçede bülbülü çok feryat fiğan ederken gördüm.
Kahredici diliyle her zaman gülen gülümüzün olduğunu söylüyordu.
O peri yüzlü güzel beni adam yerine koymaz amma.
Öyle zamanlar olurki bizim meleklerle gezintimiz vardır.
Allah’ın (c.c.) evveli birdir, sonu birdir. *Aşikâresi bir, gizliliği birdir.
Çok şükür Allah’ın birliğine imanımız vardır.
Ey Sakî (Ey Mürşid-i Kâmil), meclise kavuştuğumuzda şarabını (coşkun aşk hallerini) küp gibi
büyük bardakta ver.
Çünkü gönlümüzün içinde pişmiş ciğer kebabımız vardır.
O halleri bize öyle verki içimizdeki bu ateşi serinletsin.
Ey Hatayî! Kölesini hatırlamış olan kerem sahibiyle iyiliğin çok olsun.
O kerem sahibi demiş ki, o köle Hatayî gelsin, ona verecek ihsanımız vardır.”1
Şair; “Evveli âhirı bir zâhiri bâtını birdir.” Dizeleriyle, adeta Yunus Emre’nin; “Gelir bir bir, gider bir bir, kalır bir - Gelen gider, giden gelmez bu bir sır.” Dizelerine tahmiste bulunur.
Sayın Bedri Alpay’ın Urfa kültür ve edebiyatına kazandırdığı bu dizelerin tercümelerinde gözden kaçan iki dize Şanlıurfa Devlet Türk Halk Müziği Koro ses ve saz sanatçısı Bakır Karadağlı tarafından bestelenerek şöyle kayda geçmiştir.
“Hata benden âta senden inâyet kıl bâri cânâ
Kerem kıl cürmüme bakma biraz noksânımız vardır.”2
Burada zahiren ifade edilen bu noksanlık aslında batınî anlamda Hz. Ali’nin nefsini toprak (turab) etmişliğin simgesidir. Hatayi’nin yukarıdaki dizelerinde bazı deyimler dikkat çekicidir. Örneğin; Ata, Abdal ve “evveli ahiri bir” kavramlarını çağrıştırır.
Alevi-Bektaşi 7 Ulu ozanlarından Hatayî (Şah İsmail) ise aynı duygu, düşünce ve inancı dizelerinde şöyle vurgular: “Elf anı bilmişem ben lâ-fetâ illâ Alî” Dizesiyle başlayan şiirinde; “Ozan“a sesinin Ali’yi yansıttığını söylerken bir yandan Fazlullah Hurufî’nin izini sürüyor, bir yandan da varlık birliği anlayışının insan-tanrı özdeşliğini vurgulayan bölümüne değiniyor.”3.
Bu tema, Urfalı Hatayi’nin dizelerinde de görülür. Örneğin, Bir başka gazeli’nde:
Safâ geldin kudûma galibâ hayre beşârettir
Tehi azmeylemezsin lâ-cerem bu bir işarettir
Şeref-yâb eyledin elhamdülillah bizi valsına
Ve lâkin bu tekarrüb bize illâ ne cesarettir
Acep ki eyledin ihrac fakir-hâne-i dilde
Vefâya ad olur elbet bu teşrifin ziyârettir
Ne mani böyle câri şimdi âdet çerh-i gerdûnda
Fakat bir sende mi câri hukukun cümle garettir
Hatâyî hafızın şükrü değildir cümleye şâmil
Bu illet hâsılı hep bi-vefâlıktan ibârettir.”4 der.
Araştırmacı yazar Adil Saraç ise Hatayi’ye ilişkin şu ayrıntılı ifadelerde bulunur: “Urfa’nın bu aydınlık muhitinde yetişen şairlerden biri de Hatâyî’dir. Doğum tarihi 1823, ölüm tarihi 1895’tir. Hâtaî, hafızdır. Mezarı Harrankapı’dadır. Ünlü Türk şairi Safavi Hükümdarı Şah İsmail’in de bilindiği üzere mahlası Hâtayî’dir. Ondan etkilenmiş olsa gerek.
Alevimeşrep bir şair. Elimizde gazelleri dışında “tamamı okunamamış veya elde edilememiş “muharremiyeleri” de vardır.
Safâ geldin kudûma galiba hayra beşaretdir
Tehi azmeylemesin lâ-cerem bu bir işaretir.
“Zikir halkamıza, meclisimize hoş geldin, gelişin hayra alamettir. Bu bize ilahi bir işaret olsa gerektir. Çünkü sen boşuna gelmezsin” diyen Hâtaî. 25 yaşında dünyaya gözlerini yuman”5. Hatayî, ünlü bir Urfalı Alevi-Bektaşi şairdir.
Alevi-Bektaşi Yedi ulu Ozanlarından Hatayi (Şah İsmail) Kızılbaşlık’la suçlanır. Saz ile ilgili fetvalar verilerek, yasaklama yoluna gidilir. Osmanlı devrinde ülke genelinde Alevi-Bektaşi şairlerinin şiirlerinin bölük börçüklüğünün nedeni olarak karşımıza Şeyhülislam Ebu Suud Efendinin birçok fetvası çıkar.
“Bugün gam dergâhında fedâ bir cânımız vardır
Gönül Abdal-ı aşk olmuş gelin kurbanımız vardır
Çimende bülbülü gördüm yaman efgan eder söyler
Dil-i kahar ile her dem gül-i handânımız vardır
Eğer ki ol per-i peyker bana âdem demez amma
Dem oldur ki meleklerle bizim seyrânımız vardır
Evveli bir âhirı bir zâhiri bâtını birdir
Ki birlik bâbına erdik şükür imanımız vardır
Hatâ benden atâ senden inâyet kıl bâri câna
Kerem kıl cürmüme bakma biraz noksânımız vardır
Visal-i bezm edip saki şarabın fil kuba olsun
Derûn-ı sinede pişmiş ciğer büryânımız vardır
Hatâyî bendesin anmış keremle lütfu çok olsun
Demiş ki ol gedâ gelsin ana ihsânımız vardır” *
Urfa kaynaklarında Hatâyi; “823’te Urfa’da doğmuştur. Medrese tahsili görmüştür. Kur’an’ı hıfz etmiştir. Alevilik akidesine bağlı olup şiirlerini bu felsefeyle yazmıştır. Yüzyılın sonlarına doğru yetmiş yaşını aşmış bir yaştayken Urfa’da vefat etmiştir.”6. Deniyor, Ancak bu mersiye Alevi-Bektaşi Yedi Ulu Ozanlarından (Şah İsmail) Hatai’nin Divanında şu şekilde kayıtlıdır:
“Bugün gam tekyegâhında fedâ bir cânımız vardır
Gönül Abdal-ı aşk olmuş gelin kurbanımız vardır
Evveli birdir âhirı birdir zâhir birdir bâtın birdir
Çü bidik birliğe erdik şükür irfanımız vardır
Safiyullah Halilullah Esedullah demiş billâh
Bihamdillah ki bulardan kadim erkânımız vardır
Peri peyker melek manzar bize âdem demez amma
Dem olur ki meleklerle bizim seyranımız vardır
Çimende bülbülü gördüm aceb efgan ile söyler
Dahi sad hâr ile her dem gül-i handanımız vardır
Şarabın bezmidir saki şarabın la’l reng olmuş
Gönül şişinde pişmiş bir ciğer biryanımız vardır
Hatâ benden atâ senden güneh benden lütuf senden
Bizim cürmümüze bakmaz zira Mennan’ımız vardır
Hatâyî bendesin etmiş kerem babın küşad etmiş
Demişler ol gedâ gelsin ona ihsânımız vardır.”7
*****
1- Mahmut Karakaş,“Urfa’da Tekke Edebiyatı ve Mutasavvıf Şairler” ,Seyir Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi İmaj Ofset Adana,11/12, Yaz-Güz 2003,s.124-125; Bedri Alpay, “Şanlıurfa Şairleri” ,Cilt:1, Dal Yayıncılık, Şanlıurfa, 1986, s.85-86; Adil Saraç, “Bilinen Urfa Şairleri” ,s.495-496-498;
*Türk kültür ve inancında şah unvanından önce Göktürkler devrinde “On kabilenin yaşadığı her bölgeye bir “şad” tayin edilirirdi.” (Prof. Dr. Hüseyin Salman, “Türgişler”,s.6)
*Bu eserin ayak ezgisi yörede “İbrahimi Gezinti” adı ile de estrümantal olarak icra edilmektedir. Bu eser, farklı güfte ile tek beyit olarak Nevruz makamının beşinci mertebesini oluşturmaktadır.” (Abuzer Akbıyık, “Şanlıurfa Halk Müziği”, s.568)
2- Abuzer Akbıyık - Salih Turhan - Sabri Kürkçüoğlu-Osman Güzelgöz - Kubilay Dökmetaş, “Şanlıurfa Halk Müziği” , Şanlıurfa Valiliği Kültür Yayınları, Cem Veb Ofset Ltd. Şti., Ankara,1999, s.568-569; Bu dizeler, Diyarbakırlı Alevi-Bektaşi şairi Ahû Baba’nın; “Mahlasım Ahû dır. ismim Ali’dir - Kendi noksanımı bileli beri” dizeleri ile aynı ortak temayı vurgular.
3- İsmet Zeki Eyuboğlu, “Hatayi (Şah İsmail)”, Geçit Kitabevi, İstanbul, 1991, s.37; Yıldırım Beyazıt’ın oğlu
4- Bedri Alpay, “Şanlıurfa Şairleri I”, Dal Yayıncılık, Şanlıurfa, 1986, s.85-86; Adil Saraç, “Bilinen Urfa Şairleri” ,s.495-496-498; Mahmut Karakaş, “Urfa’da Tekke Edebiyatı ve Mutasavvıf Şairler” ,s.124
5- Adil Saraç, “Bilinen Urfa Şairleri”, Şair Nâbî Sempozyumu 13-15 Kasım 2009, Şanlıurfa, s.494-495; “M. 1514, H. 920’de Yavuz Selim Han İran’ın Şiiliği aleyhine harb açtı. İstanbul’da Şeyhülislam bir şii öldürmenin 70 hırıstiyan öldürmek kadar sevabı olduğuna dair fetva verdi.” (Rıza Nur, “Türk Tarihi” ,Toker Yay, İstanbul, 2000,s.119);Bu gerçek Urfa’da Alevi-Bektaşi şairlerin eserlerinin gizlenmesine yolaçan sebelerden sadece biridir
6- Mahmut Karakaş, “Urfa’da Tekke Edebiyatı ve Mutasavvıf Şairler”, Seyir Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi İmaj Ofset Adana,11/12, Yaz-Güz 2003, s.124-125; Mehmet Kurtoğlu, “Kültür Şehri Urfa”, T.C. Şanlıurfa Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2006,s.65); Doç. Dr. Hüseyin Akpınar, “Utfa Mevlitleri” ,s.
7- Nejat Birdoğan, “Alevilerin Büyük Hükümdarı Şah İsmail Hatai”, Can Yayınları, İstanbul, 1991, s.296; İsmet Zeki Eyuboğlu, “Hatayi (Şah İsmail)”, Geçit Kitabevi, İstanbul, 1991, s.126)