Advert
Advert
Çanakkale Zaferi Atatürk ve Savaş Tanığı Urfalı Askerler
Aşir Kayabaşı

Çanakkale Zaferi Atatürk ve Savaş Tanığı Urfalı Askerler

Reklam

       Mustafa Kemal hakkında Rus Genelkurmayının görüşü şudur: “Cesur, muktedir, azimkâr ve azami derecede müstakil fikir sahibi olup, herkes tarafından itibar görmektedir.  Çanakkale’de iki defa durumu kurtarmıştır.”

        Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’ndaki dehasına yakından tanık olan Urfalı askerlerden sadece biri Kısaslı Bakır Erdem, diğeri Urfa Beykapı Kulesi’nin sahibi Mahmutoğlu ve Ali Şelli’dir. Mustafa Kemal Atatürk ile hatırası ve anısı olan yurttaşlardan Hoca Bakır (Bakır Erdem) Hatıralarında:

     “Urfa’nın Birecik kazasından taburumuz yürüdü. 21. günde Afyonkarahisar’a vardık. Ben Sıhhıye idim. Savaşın en şiddetli zamanıydı. Atatürk bir konuşma yaptı. Aynen şunları söylüyordu: “Evlatlarım sıkışık durumdayız. Durup dinlenecek zaman yok” dedi. Ve toplu hücum emrini verdi.

    “Ya İstiklâl ya ölüm” Atatürk tahminen 300 metre ileride yürüyordu. Mevzilendikten sonra başımızdan vızır vızır kurşunlar geçiyordu. Biz mevzideyken o ayaktaydı. Öyle bir an geldi ki, ben mevzideyken Atatürk topuklarımın üzerine çıktı.

    “Evladım topuklarını yatır sonra kurşun değer” dedi. Ben o zaman kafamı çevirip Atatürk’ün yüzüne baktım. Heyecanlandım ve irkildim. Paşam siz ayaktasınız size mermi değmiyor da yattığım yerde bana mı değecek diyecek oldum, fakat cesaret edemedim.

       Savaş bütün şiddetiyle devam ediyordu. Derken bir asker vuruldu. Atatürk sıhhiyeler diye bağırdı. Mevziden kalkarak yaralı askerin yanına ulaştım. Atatürk vurulan askeri kucağına almış bizi bekliyordu. Yaralıyı hemen oradan aldık ve sedye ile ilk yardıma götürdük. Böylece o büyük insanı yakinen görme şerefine nail oldum.”1

       Urfa’nın işgal’inde İngilizler Beğkapısı’ndaki Mahmutoğlu Kulesi’ni stratejik ve güvenli bularak burasını karargâh yapmak ister. Ancak Mahmutoğlu “beğ” lerin kapısının asaletini vurgularcasına burasını İngilizlere vermez. Çünkü, Mahmuoğlu) Atatürk’ün askeridir:

      “En son olarak Çanakkale Savaşlarında Atatürk’ün birliklerinde er olarak savaşmış, cepheden cepheye dolaşmış savaşlarda bulunmuştur.

     Şanlıurfa’nın işgali sırasında dağılan Osmanlı ordusundan, Şanlıurfalı erler dönmeye başlamışlardı. Ali Şelli de bunlardan biriydi.

      Çanakkale’de Atatürk’ün birliğinde bulunan Ali Şelli, Mustafa Kemal Atatürk’ü orada yakından tanımıştı. Şanlıurfa’ya gelince Erzurum ve Sivas Kurultayları’nın yapıldığını duyunca Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yurdu kurtaracağına inanıyordu.”2

         Bu önsezi, güven ve öngörüye dayanan inançta “yurttaşlık” var, ayrımcılık yoktu, Atatürk böyle bir düşünceye sahip olduğu için Urfa Ermenilerinden Ohannes (Vanes), onun Sıhhiye Çavuşu idi.

      “İstanbul’da yaşayan Vanes’in kızlarından Siranuş Özceyhan, babasının Çanakkale Savaşı’nda Sıhhıye Onbaşısı olarak Atatürk’le birlikte olduğunu söyledi.”3

         İşte böylesi bir birleştirici ruha sahip Mustafa Kemal Atatürk hakkında elbette ki herkes bildiğini söyleyecektir. Ancak, söylemek yetmez, Atatürk’ü anlayabilmek için aşağıdaki meçhul asker gibi düşünmek gerekir.

     “Birkaç hafta sonra Anafartalar Cephesi’nde olacağız. Atatürk’ü yakından göreceğim için mutluyum. Bir Osmanlı paşası olarak onu yakından görmek heyecan verici bir şey… Askerlerine nasıl davrandığını, askerlerin ona nasıl baktıklarını merak ediyorum. “Size taarruz etmeyi değil, ölmeyi emrediyorum’ derken yüreği neler hissediyordu acaba? Bunu anlamak için, o hayatta iken kendisiyle yapılan bir röpartajdaki sözlerine bakıp düşünmek gerekir.

      “Bundan on iki yıl evvel Çanakkale muharebelerindeki hatıralarını anlatmasını Büyük Kumandandan rica etmiştim.

      “Bu esnada Conkbayırının cenubundaki 261 rakımlı tepeden sahilin tarassut ve teminine memuren oralarda bulunan bir müfreze efradının Conkbayırına doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm. Size şu muhavereyi aynen okuyacağım! Bizzat bu efradın önüne çıkarak:

       - Niçin kaçıyorsunuz? Dedim

       - Efendim düşman! Dediler.

       - Nerede?

       - İşte diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.

      Filhakika düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve kemali serbestiyle ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, efrat on dakika istirahat etsin diye… düşman da bu tepeye gelmiş… Demek ki, düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek fena bir vaziyette duçar olacaktı. O zaman artık bunu bilmiyorum, bir muhakeme-i mantıkıye mi dir, yoksa sevkı tabıî ile midir, bilmiyorum! Kaçan efrada:

      - Düşmandan kaçılmaz, dedim.

      - Cephanemiz kalmadı, dediler.

      - Cephaneniz yoksa, süngünüz var dedim.

     Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırına doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile cebel bataryasının yetişebilen efradının “marş marş” la benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir zabitini geriye saldırdım. Bu efrat süngü takıp yere yatınca düşman efradı da yere yattı. Kazandığımız an bu andır.”2

      Mehmetçiği ölüme göndermek bu kadar kolay mıydı? Ama şunu da düşünmeden edemiyorum. Acaba o gün bu emri vermeseydi ne olurdu. Biz bugün yaşıyor olabilir miydik?”

       Askerlere gelince; Çanakkale Savaşı’na katılan bazı askerler ise Mustafa Kemal’i “Cephede Çizmeleriyle Hatırlanan Atatürk” başlığı altında şöyle anlatırlar.

    “Mehmet oğlu Osman ve Ali oğlu Şeyh Mustafa’nın anlattıklarına göre Gazi Mustafa Kemal Atatürk de onlarla savaşmış.

    Anafartalar Cephesi’nde, savaşların ne denli ateşli geçtiği Atatürk’ünde hatıralarında kayıtlıdır. * Gece demeden, gündüz demeden savaşın devam ettiği günlerde Atatürk de siperlere gelip askerlerle beraber savaşmış. Her iki askerin de hatırladıkları en önemli unsur Atatürk’ün dizlerine çıkan çizmelerini giyip asker arasında bulunup savaşması imiş. Bir er gibi, en ön saflarda çekinmeden savaşan Mustafa Kemal, geçen yıllara rağmen askerlerin aklından gitmeyecek ve sürekli anlatılacaktır. ”4.*         

         Biz yazdık, onlar yaşadılar. Mustafa Kemal’in askerleriydi onlar, tarihe sığmadılar.

         Ruhları şad olsun.

*****

1- Halil Atılgan-Mehmet Acet, “Harran’da Bir Türkmen Köyü Kısas”, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları: 2713 Ankara, 2001, s.113.

2- Ali Sözer, “Şanlıurfa’nın Çanakkale Kahramanları”, Yarımada Yayınları Çanakkale Kitaplığı 09, İstanbul, 2007, s.51-54-59; Bkz. Çanakkale’yi yazmak; *Nebi Aslan’dan ve Mehmet Karakeçili’den derlenmiştir.

3- Mehmet Faraç, “Son Gâvur”, Günizi Yayınları, İstanbul, 2004, s.63 dipnot. 16

4- Ruşen Eşref, “Mustafa Kemal ile Mülâkat”, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları: 3397, Ankara, 2001, s.9-19-20                              

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı