Advert
30 Ağustos 2020 Zafer Bayramı
Aşir Kayabaşı

30 Ağustos 2020 Zafer Bayramı

Reklam

 “Mustafa Kemal hakkında Rus Genelkurmayının görüşü şudur: “Büyük Türk Komutanlarının halk tarafından en çok saygı görenidir. Cesur, muktedir, azimkâr ve azami derecede müstakil fikir sahibi olup, herkes tarafından itibar görmektedir. Şöhretini Bingazi’deki başarıları ile kazanmıştır. Çanakkale’de iki defa durumu kurtarmıştır.”1. der

       İşte bu nedenle çoğunun anlayamadığı, kavrayamadığı hatta inanamadığı Atatürk misyonu karşısında ister istemez bizim susmamız, Atatürk’ün konuşması gerektiğini düşünürüz. Atatürk:

      “Bir yolcunun yolda yürüyebilmesi için ufku görmesi yeterli değildir…. Ufkun ötesi’ni de görmesi gerekir” derken kendi üstün sezme yeteneğini bizzat kendisi dile getirmiştir. Bu onda doğuştan var olan bir yetenekti.

       Kurtuluş Savaşı’nın doruk noktasına çıktığı Sakarya Savaşı’ndan sonra Atatürk’e şöyle sormuşlardı: “Sakarya cephesi bozulsaydı ve düşman Ankara’ya doğru ilerleseydi ne yapardınız?” Bu soruya Atatürk hiçbir tereddüt göstermeden anında şu cevabı vermiştir:

       -“Güle güle beyler der, onları Anadolu’nun ortasında yok ederdim…”2.

       Der, bu dahi insan ilerisini nasıl görüyordu? neyine ve kime güveniyordu soruları hala bazı kafaları karıştırıyor. Çünkü bu işler kolay bir iş değildi. O günlerde içinde bulunulan durumda insanlar eğitimsiz ve çaresiz bırakılmıştı, ancak çalışkandı, İşte Atatürk bu insanlara güveniyordu.              

   Mustafa Kemal hiçbir zaman hayalperest değildir, o her zaman gerçekleri bir önsezi ile görebilmiştir.

    “Bir akşam, arkadaşı Salih (Bozok) ve Fuat (Bulca) ile sohbet ederken, söz yine dönmüş dolaşmış, imparatorluğun kurtuluşuna dayanmıştı. Mustafa Kemal Fuat Bulca’ya “Yanında bir kağıt var mı?” diye sordu.

       Fuat Bulca kendisine bir beyaz kağıt uzatınca, cebinden kalemini çıkardı ve bir harita çizdi: “İmparatorluktan işte bu kalacaktır: istersen cebine koy sakla, göreceksin!” Mustafa Kemal’in çizdiği harita, bugünkü Türkiye Haritasının tıpkısıdır.”3

      İşte Atatürk’ün önsezisi ve asıl dehası yoksul bir Ulus’u kurtarması ve ayağa kaldırmasıdır ki, işte bu yoksunluklar içerisinde kurulan Cumhuriyet’in içte ve dışta karşısında yer alan işbirlikçiler, İngilizlerle işbirliği yaparak insanlarımıza o acı günleri yaşatırlar.

      Tarihi süreç içerisinde yeniçeri ordusunun adı ve günümüze gelince de Mustafa Kemal Atatürk’ün ordusu, aynı duygu, düşünce ve inançla “erinden generaline” kadar “Mehmetçik” olarak simgeleştirilmiştir.

     1914 Birinci Cihan Harbi ile ülke toprakları işgal edilerek emperyalist ülkeler tarafından bölüşme planları yapılmıştır. İşte böylesi bir durumda yeni bir “ruh” ülkenin başına geçerek ülkenin kurtarılması için askeri misyonu içte ve dıştakilere şöyle hatırlatmıştır.                                                          

       30 Ağustos Zafer Bayramı’nın ruhunu anlamak için ülkenin o yıllarda içinde bulunduğu işgal durumu ve Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün 1927 yılında Türk Ordu Komutanlarına;

     “Bir Türk kumandanının ordusunu kullanmaksızın, herhangi suitesadüf ve suitalih neticesi dahi olsa, düşmana esir düşmesini biz mazur görsek de tarih, bunu asla affetmez ve affetmemelidir. Türk inkılâp tarihinin Ensal-i Atiye’ye hitap ve ihtarı işte budur.”4

      Bu elbette ki, tarih sayfalarında yerini almıştır.  Ancak zaferden söz edilecekse Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle “zafer ufkun ötesini görenlerindir.” Sözü, Onun parapsikolojik bir (duyu ötesi algı) yeteneğe sahip olduğu görülür: Yazar ve Milletvekili Yunus Nadi anlatıyor:

      “Sakarya Savaşı’ndan sonra idi. Kurmay Subay cepheden alınan bilgileri Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal’e okuyordu. Bilgiler arasında cephe komutanlarından biri Seyitgazi’nin bilmem ne kadar doğu ve kuzeyinde bir düşman tümeni görüldüğünden söz ediyordu.

      Paşa kaşlarını çatarak:

    - Hayır, orada düşman tümeni olamaz ve yoktur. Yazınız, iyi baksınlar, dedi.

      Kurmay Subay gittikten sonra orada iki saat daha kaldım. Biz sofrada öğle yemeğini yerken, Subay tekrar geldi:

   - Cevap aldım, orada düşman tümeni yokmuş, efendim, dedi. Cephedeki komutan, gözle görülmüş bir düşman tümeninden söz ederken, Gazi Paşa altı yüz kilometre uzaktan düşman tümeni olmadığını görüyor ve uyarıyordu.”5         

       Mustafa Kemal tepelerden birinin üstünde savaşın seyrini izlerken sol göğsüne bir kurşun isabet etti. Yanında duran genç bir subay şöyle bağırdı:

    “Efendim, yaralandınız!” Askerlerinin, komutanlarının yara aldığını öğrenmelerini engellemek isteyen Mustafa Kemal genç subayın ağzını eli ile kapattı ve “Hiç konuşma”, diye emretti. Ancak gece saatlerinde, sıcak çatışmaya ara verildiği anlardan birinde Liman Von Sanders’e savaşın durumu hakkında bilgi verirken söz, aldığı yaraya geldi. Büyük bir şans eseri olarak kurşun göğüs cebinde taşıdığı saate isabet etmiş ve yalnızca yüzeysel bir yaraya neden olacak şekilde Mustafa Kemal’in göğsünü sıyırıp geçmişti.

      Bir dostluk anısı olarak Alman Generale yaşamını kurtaran saatten arta kalanları armağan etti. Liman Sanders çok duygulanarak saati aldı ve Türk subayına teşekkür mahiyetinde kendi saatini hediye etti. ”6.

   “Mehmetçik, yani “küçük Muhammed” … Ölüme gülerek giden ve milletin gönlüne gömülenlerin sembol adı… Tarihte Peygamberinin (sav) adını ordusuna böylesi sembol yapmış başka bir millet gösterilemez. İşte bundan dolayı bu milletin kalbinde Mehmetçiğin çok ayrı bir yeri vardır. O, temsil ettiği misyondan dolayı bizim nazarımızda çok azizdir, çok değerlidir.

      Emekli General Fazıl Bayraktar’ın kaynaklık ettiği nice sembol kahramanlardan bir Mehmet’in öyküsünü, hadisenin aktörlerinden Pehlivan Mehmed’in dilinden dinleyelim:

    Ben, Kastamonu’nun Kırkçeşme Mahallesi’nden Mehmet Pehlivanoğlu… Yedi ceddimiz pehlivan olduğu için soyadımız ‘Pehlivanoğlu’ olmuş.

      “Çanakkale’de bir 57. Alay vardı. Öyle bir Alay, yani yedi düvelde yoktu. Bizim mangaya “Yedi Mehmetler Mangası” derlerdi. Manga kumandanımız Balıkesirli Mehmet Çavuş. Neferler, Maraşlı Uzun Mehmet, Tokatlı Kara Mehmet, Karamanlı Deli Mehmet, Bergamalı Efe Mehmet, Vakfıkebirli Taka Mehmet, Yozgatlı Pala Mehmet ve ben Kastamonulu Mehmet Pehlivan Mehmet…”  Hey gidi hey… Ne Manga idi o manga. Süngüye kalktık mı, dağ yürüyor sanırdı İngiliz gâvuru. Conkbayırı’nın dili olsa da söylese.

     “Yedi Mehmetler Mangası” dedim ya. Yedimizin de boyu uzun. Ne postal uyar ayağımıza ne urba uyar sırtımıza. Siperlere sığmıyoruz. Namımız almış yürümüş. İngiliz zabiti, onun için ölçememiş boyumu.

      Mustafa Kemal, Fırka Kumandanımız. Geldi bir gün siperde dolaşıyor; hal hatır soruyor. Her birimize uzun uzun baktı. Sırtımızı sıvazladı. “Allah, nazardan esirgesin, Mehmet dediğin böyle olur işte”7. der.

     “Mustafa Kemal, 22 gün 22 gece süren Sakarya Savaşında, TBMM ordularının başında, bir defa daha tarihin akışını değiştiren büyük bir zafer kazanmıştır.

       Atatürk ne askeri zaferlerini ne de başardığı inkılâpları kendisine mal etmemiştir. Büyük eserlerin, ancak büyük nitelikleri olan bir milletle başarılabileceğini bilen, milletinin meziyetlerini çok iyi algılamış olan bir önderdi.”8.

    “Biz yazdık, onlar yaşadılar, Mustafa Kemal’in askerleriydi, onlar tarihe sığmadılar.”

     30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

*****

1- Selâhaddin Çiller, “Atatürk İçin Diyorlar ki”, Varlık Yayınevi, İstanbul, 1978, s.112

2- Ergun Candan, “Gizli Yönleriyle Atatürk”, Sınır Ötesi Yayınları, İstanbul, 2014, s.108

3- İsmet Bozdağ, “Atatürk’ün Evrensel Boyutları”, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları: 977, Ankara, 1996, s.5

4- Âkil Aksan, “Atatürk Der ki”, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 461, Ankara, 1986, s.144-145

5- Adnan Nur Baykal, “Mustafa Kemal Atatürk’ün Liderlik Sırları”, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2000, s.45-46

6- Dietrich Gronau, “Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyetin Doğuşu”, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1994, s.100                                                                   

7- İbrahim Refik, “Çanakkale’de Son Şahlanış”, Albatros Kitapları, İstanbul, 2008, s.24-160-161   AZIL

8- Prof. Dr. Turan Feyzioğlu, “Atatürk Yolu”, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1995, s.XII-XVII

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı