Advert
Advert
URFA’DA  TAZİYE’NİN   RUH   SAĞLIĞI   ÜZERİNDEKİ   ETKİLERİ   :
Aşir Kayabaşı

URFA’DA TAZİYE’NİN RUH SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ :

Reklam

Harran Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Medaim Yanık ilimizde kültürel psikiyatri açısından yaptığı tanımlayıcı bir çalışmayla, taziye geleneğinin insanın ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkilerine dikkat çeker. Bir bilim adamının ilimiz açısından kültürümüzde olumlu bir değer olarak devam eden taziye geleneğine ilişkin bu değerli çalışmasından ötürü kendisine teşekkür ederiz.

    İnsan, aile ve toplumların acılı günlerinde taziye ile yas arasındaki reaksiyonun arasındaki ilişkinin ortaya konarak, devam ettirilen bu geleneğin Ruh Sağlığı açısından olumlu sonuçlar ortaya çıkardığının belirtilmesi, sıkıntı, stres ve acı içerisine kıvranan, kendini güçsüz hisseden insanların bir araya gelmenin verdiği sosyal destek, güç ve dayanışmayla acının paylaşılması, deyim yerindeyse bir sağaltım, bir ruhsal tedavi yöntemi görevi gördüğüne dikkat çekilmesi, taziyenin önemini ortaya koyması  açısından dikkat çekicidir.

    “Urfa Kültüründe Psikiyatrik Tablolar ”konulu” Taziye Evleri ve Yas reaksiyonu’nun Ruhsal Duruma Etkisi başlıklı çalışmalarına ilişkin bilgi veren Yanık, kendisinin de Şanlıurfa kültürüne has ruhsal oluşum veya yapılara ilişkin gözlemler, ölçme ve değerlendirmeler yapmasının doğal olduğunu bildirir. Psikiyatrik açıdan Şanlıurfa’nın avantajlı bir bölge olduğuna işaret eden Yanık, bu değerlendirmesinin, geleneksel kültürün en iyi temsil edildiği kentte ruhsal hastalıkların çokluk ya da sıklığı anlamına gelmediğini belirtir. Medaim Yanık, kentteki taziye geleneğine ilişkin çalışmasında, poliklinik yasın kültürel özelliklerini gözlemlediğini ve taziye evlerini kişisel olarak ziyaret edip, yerel folklor araştırmacılarının değerlendirmelerinden de yararlandığını anlatır.

      Yanık, önceleri ölen kişinin yakınlarının ya da kişinin kendi evinde yapılan taziyenin, son yıllarda, bu amaca yönelik özel olarak tasarlanan taziye evlerinde yapılmasına dikkat çekerek, güçlü geleneğin kendini modernize ederek bu şekilde devamını sağladığını dile getirir.

      Ölümün ardından ilk olarak şok ve gerçeği kabullenememenin ortaya çıktığını ifade eden Yanık, taziye evine gelen binlerce kişinin ölü yakınına teker teker, “Başın sağ olsun” diyerek bu gerçeği kabullenmesi ve günlük yaşama devam etmesi konusunda destek etkisi yaptığını bildirir.Yanık, taziye geleneğinin, bunun dışında acının paylaşılması, benzer durumlara ilişkin işlerin deneyimlerin aktarılması, ekonomik destek ve günlük yaşama ilişkin işlerin organize edilmesi konularında da uygun bir platform yarattığını söyler. Türkiye’nin çok güçlü bir kültürel havzada oturduğunu vurgulayan Yanık, “Örneğin burada, taziye evinin sahibi, yani yakınını kaybeden kişi, yas süresince traş olmaz ve yasın bitmesiyle o kişinin en yakınları onu alıp berbere götürür ve traş ettirirler. Bu, artık normale dön ve yaşamını devam ettir,  anlamı taşıyor. Der.”

      Bu geleneğe taziye tarihi açısından bakıldığında acıyı paylaşmak ve matem gereklerini yerine getirmede Ehlibeyt bendeleri’nin Hz. Hüseyin’in maruz bırakıldığı acı ve susuzluğu, kendi beden ve organlarında hissetmek üzere, susuz oruç tutarak başlatmış görülmektedirler.

   “Türkiye’de ve Dünya’da yaşayan bütün Bektaşi ve Aleviler, matem ayının birinci gününden onuncu günü öğle vaktine kadar Su Orucu tutarlar… Rıza Yetişen; Matemde su içilmeyeceği bu orucun hiçbir zaman aç kalma anlamında olmadığını, nefse hakimiyet, insan olmak, Hz.Hüseyin’in matemini gönülden duymak için olduğunu söylemektedir ki, bu doğrudur.”1

      Yani su içmez, ayran içerler. Buda beraberinde Aşura yiyeceğini beraberinde getirmiştir ki, Kısas Köyü’de bu ayda dünyaya gelen çocuklara Aşir adı verilir, bu yiyeceğin bir çeşit tatlı olması anlamı itibariyle de ayrı bir öneme sahiptir. Urfa’da eski Ramazanlar konulu bir makalesinde  araştırmacı yazar Abuzer Akbıyık  buna şu saptamayala dikkat çeker.

      “ …Yaz ramazanlarında içecek olarak ya ayran veya biyanbalı içilirdi.”2 tesbiti ile aynı geleneğin su yerine biyanbalı ile değişik bir uyğulaması vurgulanır. Çünkü kültürel ortaklık ve değer yarğıları değişsede onların bıraktığı izler ortadan kalkmamaktadır.

     Kısaslılar gibi “Kerkük Türkleri de, mezar taşını kırkıncı gün hazırlıyorlardı. O gün hayır verilir. Buna  “Mezar Kaldırma” denir, Kırk güne kadar, her cuma akşamı, fakirlere “aş” verilir.”3

         Bugün bu uygulama Urfa ili Merkez Kısas köyünde ölünün defin için götürüldüğü anda arkası sıra pekmezden yapılmış “Takıltı Helvası”, “üç gün sonra ölü Aşı”  ve bir hafta süreyle de yağda kızartılmış “pişe” dağıtılır, kırkında ise “külünçe” yapılır, yıldönümünde  Ölü için yapılan “Hayrat” yemeğine de  “Topraktan Kaldırma” denilir.

      Sonuçları itibarı ile Dr. Şehidi’ye göre;  Taziye, fedekarlık, hemcinsine yardım, doğruluk, kötülüklerden vazgeçme ve pişmanlık duyma, zulüm karşısında direnme ve özgürlük için mücadele etme gibi kavramları topluma yerleştirmiştir”4

     Bu duyğu, düşünce ve inançsal değerler  yanında, taziyedekilere yemek yapma adedi ortak dayanışma örneği açısından, insanlar tarafından unutulması mümkün olmayan vefa örnekleri, bir sosyal destek olarak insanlar arasındaki ilişkilerin devamını hep, sevgi, barış, kardeşlik, iyi geçinme ve yardımlaşma duygularını pekiştirmekte, insanı bazı olumsuz duygu ve düşüncelerden arındırmaktadır. Bu nedenle; “ …Taziye, acıları azaltıcı bir tesire sahiptir.”5

       Taziyede dilin kullanımı, duaların ifadesi insanın duygularının derinliğine kadar inerek, insanı  sakinleştirmekte bazı taşkın sinir ve refleks tepkilerinin önüne geçmektedir.

      “Taziyenamelerde hakla batılın, hayırla şerrin, iyiyle kötünün savaşı; Hak yolunda ümid, zafer yolunda takdire rıza göstermek ve Allah’ın adaletine inanmak gibi temalar hakimdir.”6   

     Bugün Şanlıurfa’da: “Cenazenin defin edilmesinden sonra, erkekler tarafından üçgün taziye yapılır. Taziye, ölünün en yakın erkek akrabasının evinde yapılır. Vefat edenin en yakın akrabası, evin en üst başında oturur. Gelen erkek misafirler. Ölü yakınlarına sabır ve baş sağlığı, ölene de Allah’tan rahmet dilerler. Bu arada taziyeye gelenlere acı kahve, siğara ikram edilir. Misafirler de cenaze yakınlarına kısa konuşmalar yaparlar. Bütün canlıların öleceğini takrar tekrar hatırlatmak suretiyle üzüntülerini azaltmaya çalışırlar. Kur’an-ı Kerim okumasını bilen varsa, Kur’an-ı Kerim’den bir “aşır” okurlar ve arkasından fatiha çekerek, cemaat tarafından ölünün ruhuna bağışlanmak üzere okunduktan sonra yine “Baki Allah” diye  ancak Allah’ın Baki olduğu hatırlatılmakla taziye evinden ayrılırlar.”7

       Alevi-Bektaşilikte ölü evinde helva veya en az on çeşit nebattan yapılan Aşure tatlısının dağıtılması, Ölü üzerine Kur’an-ı Kerim’den Aşır okunması, Bilindiği üzere Aşır: On demektir. Yani Kuran-ı Kerim’den on ayet okunur ve fatiha verilir. Buradaki on Alevi-Bektaşi’lerce de büyük önem verilen 10 Muharrem günü ve Orucunun ifadesi olurken, sünni inanırlarca da on ayet okunması şeklinde yerine getirilmesidir. Burada ortak payda on olarak görülmektedir. Kerbela vakasından etkilenilerek İslam kültürüne kazandırılmış olan, bu taziye geleneğinde duyumsanan acıyı bal eyleme düşüncesiyle de Kerbela’da İmam Zeynel Abidin’in sağ kurtulması kutsanır, diğer taraftan  insanlar arasında toplumsal dayanışma, acı ve elemin paylaşılması gibi  duygular insanın aciz ve çaresizliği görmesi ve hissetmesi ile ruh sağlığının olumsuz yönde etkilenmemesi, bir iç görü kazanması, sabrı ve sorunu ötelemesinde etkili olmaktadır ki, Ruh sağlığı açısından bu olumlu etki, deyim yerindeyse psikolojik travma ve stres’in ötelenmesindeki önemi yadsınmaz bir gerçek olduğu için devam etmektedir.

   Bilindiği üzere İslam’ın yüce Peygamberi dünyasını değiştirdiğinde cenaze ve defin işlemlerini: “Hz. Ali, Abbas ve oğlu Fazıl, Zeydin oğlu Üsame cenazesinin gasli ile meşgul oldular. Hz. Ali yıkadı, diğerleri yardım ettiler.”8.

     Bu mutevazi işemleri gösterişten uzak yapanlara aşk olsun. Günümüzde ise taziyelere özellikle siyasiler ve kabilecilik anlayışından hareket eden, bazı gruplar halinde gelinmeler, dikkatleri hep o yöne çevirmekte, böylece duygulanım ortamından uzaklaşılmaktadır.

      Taziyenin bir kıyamet ayrılığı olarak, insanların bir araya gelmesinde hiçbir mazeret kabul etmemesi hayatın faniliğini öne çıkararak bir toplumsal baskı aracı olarak, insanın bencilliği, küskünlüğü ve megalomanlığını ortadan kaldırıcı etkisi ile insanları kaynaştıran bir fonksiyonu ve etkisi vardır.   

    Sonuç itibariyle taziye, günümüzde Urfa’da Alevi-Bektaşilerce ilk üç gün sonrası kırkıncı günde yapılan “Ayin-i Cem’de deyiş, nefes ve duazlarla, Urfa Mevlitlerinin ise şair Abdi, şair Nabi vd. şairlerin mersiye ve gazelleriyle kurumsallaştırılarak, icra edilmesi klasik anlamda bir sosyal destek ve müziko-terapi seansı olarak değerlendirilmesi mümkün olacağından, günümüzde  kültürel psikiyatri açısından insanların ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkisinden ötürüdür ki yaşatılmaktadır.          Aşir KAYABAŞI                                                                                                       

*****

1- Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba, “Bektaşilik Alevilik Nedir?” ,Ant ve Can Yayınları, İstanbul, 1995, s.151-154

2- Abuzer Akbıyık, “Urfa’da Eski Ramazanlar” ,Halkın Sesi Gazetesi, Ekim 2004,  Yıl: 2, Sayı. 493, s.2

3- Doç. Dr. Mehmet Eröz, “Türkiye’de Alevilik Bektaşilik” , Otağ Matbaacılık Koll. Şti, İstanbul, 1997, s.353

4 -Cihan Aktaş,  Şark’ın Şiiri İran Sineması” ,Nehir Yayınları, İstanbul, 1998, s.270 ( Dr. Enayetullah Şehidi, Taziye, Taziye ve Amuzeha-i İnsani ” , Hemşehri, 19 Ordibeheşt 1377, no:1536)

5- Doç. Dr. Ömer Çelik - Dr. Mustafa Öztürk - Murat Kaya “Üsve-i Hasene” ,Erkam Yayınları, İstanbul, 1424 -2003, s.466

6 - Cihan Aktaş, a.g.e. s.259 (Oskui, a.g.e.s.41)

7- Mahmut Karakaş,” Şanlıurfa Mezar Taşları” , Şurkav Yayınları : 14, Şanlıurfa, 1996, s.12

8-Osman Keskioğlu, Siyer-i Nebî” ,Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2016,  s.145

 

                                                                                                           

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı