Advert
Advert
ON K A S I M
Aşir Kayabaşı

ON K A S I M

Reklam

                         “Ölümüyle, dünya bir dahi Önderini, Türk Milleti en seçkin ve kahraman

                          Evladını, insanlık da ileri görüşlü ve korkusuz bir savaşçısını kaybetmiştir”

                                                                                                        General Mc. ARTHUR

  Her On Kasım’da, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yürek burukluğu, kısa bir an sonra Onun evrensel düşüncesi hatırlanınca kendimize güvene ve gönül erdemine dönüşerek, düşünce ufkumuz genişler içimizdeki fırtına diner, biz susarız adeta O konuşur.

     Bu arada General Mc. ARTHUR veya birçok dünya liderinin Atatürk hakkında söylediklerine kulak verince, acaba bizde bir şeyler söyleyebilir miyiz? Derken, söze Mustafa Kemal’in hangi erdeminden başlasak diye zorlanırız; Acaba Cumhuriyetten mi bahsetsek yoksa yoksulluk içerisinde başardığı devrimlerine mi? değinsek, konu Başöğretmenlik mi olsun? Yoksa Başkomutanlık mı? Diye düşünce deryasına dalarız.

      Bugün yeryüzünde M. Kemal gibi Ulusunun hem Başkomutanı hem Başöğretmeni ve hem de Başçiftçisi olan bir lider görülmemiştir. Bu nedenle çoğunun anlayamadığı, kavrayamadığı hatta inanmadığı Atatürk misyonu karşısında. İster istemez bizim susmamız, Atatürk’ün konuşması gerektiğini düşünürüz.

     “1683’te Viyana çekilmesiyle başlayan Türk çekilmesini, 238 yıl sonra Sakarya’da 1921’de durduran Türk komutanı oldu. 9 Eylül 1922’de, işgal devletlerini vatan topraklarından attı. Muzaffer bir komutan olarak Dünya Savaş Tarihi’ne geçti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri ve ilk Cumhurbaşkanı oldu. 10 Kasım 1938’de ebediyete intikal etti. İtalyan radyosu Atatürk öldüğü gün şu anonsu yaptı:

     “Sezar, İskender, Napolyon ayağa kalkın, büyüğünüz geliyor.” Atatürk’ün dünya savaş tarihinin en iyi komutanı olduğu, bu yedi sözcükle anlatılmıştı. Sezar, İskender, Napolyon kalkmışlar mıdır bilinmez ama Atatürk’ün önünde büyük bir saygıyla eğilmişlerdir.

       Anzak komutanı İngiliz Mareşal Birdwood’un, Çanakkale’de savaştığı Atatürk’ün cenaze töreninde büyük bir saygıyla önünde eğildiği gibi.

       1938’den beri onu öldürmek isteyen çok sayıda nankör bulunmasına rağmen, dünyada ve Türkiye’de artan bir sevgi ve saygıyla yüreklerde yaşamaya devam etti.”1. der.

      İtalyan Yazar, E. Perrone Dı San Martıno, “Mustafa Kemal Atatürk’ü bir önder, büyük bir önder olarak çeşitli yönlerden ele alır: ‘Askerlik alanındaki gücü, politik olayları kavrayışı, ileri görüşlülüğü ve de kendisine ve ulusuna güven duyması.’

      Batı dünyasından bakınca, bir öndere ait bu nitelikler ve özellikle de Mustafa Kemal’in askerlik ve politika alanındaki kırılmaz iradesi, gücü ve becerisi nedeniyle o, sert bir diktatör ya da eski Yunan tiranları gibi görülmektedir.

      Batının her şeyi kavramsallaştırma ve sınıflara ayırma niteliği Mustafa Kemal’i de diktatör kavramı altında sınıflandırmakta ise de onu herhangi bir sınıfa sokmak olanaksızdır.

      Mustafa Kemal, yalnızca kendine benzer bir kişidir. Her zaman olduğu gibi Batı, politikada da tüm dünyaya kendi şablonlarını uygulamaktadır. Ve başka türlü olması da beklenemez.

      Enver ve Tâlat Paşaların Orta Avrupa hükümetlerinin zaferine bağlı olan işlevleri sona ermişti ve bu sırada Mısır’a kadar uzanmış imparatorluğu daralmış olan halkın Mehdi gibi inanıp tapındığı bir adan sessizce Avrupa’ya karşı savaşımına hazırlanıyordu. Bu adam Mustafa Kemal’di. Anafartalar kahramanı, Filistin orduları eski konutanıydı.

       O, ulusuna yeni yol çizmesini bildi ve Paris’in beceriksizliğini, Londra’nın yanılgısını ve Atina’nın zayıflığını büyük bir enerji ve kendi beklentilerine uygun olarak kullanarak savaşıma girişti.”2.

             Araplar; İzmir Marşı’nın insana verdiği heyecan ve ruh ile Mustafa Kemal Paşa’yı alkışlıyordu:

     “Kudüs’te toplanan on binlerce Arap, minarelere ve kulelere yerleştirilen İngiliz mitralyözleri, zırhlı otomobillerindeki İngiliz askerleri karşısında semayı dalgalandıran bir gürleyişle coşkun ve korkusuz haykırıyorlar:

      “Yaşasın Mustafa Kemal Paşa!”3

       Ulusal Kurtuluş Savaşı sonunda İngiliz parlamentolarında Loyd George ise şu kararı almak ve Mustafa Kemal’in dahiliği karşısında eğilerek, erdemini şöyle dile getirmek zorunda kalmıştır. İngiliz Parlamentosunda İşçi Partisi Lideri (1922):

      “Nerede Başbakan Loyd George? bize ne söz verdi, netice ne oldu? Hazineden büyük paralar alıp bizi boş yere masrafa soktu. Hani boğazlar bizim olacaktı, Anadolu paylaşılacaktı? Hiçbiri olmadı bu başarısızlığın hesabını bize versin. Bu sözler üzerine Loyd George kürsüye gelir ve;

        Asırlar pek nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakınız ki o dâhiyi asrımızda Türk Milleti yetiştirdi. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elden ne gelir diyerek kürsüden inip istifasını verir.”4

       İngiliz İstihbarat Subayı H. C. Armstrong; “Bu eşsiz büyük adam, askeri dehası ile, kesin ve şaşmaz ve değişmez kararları, manevi kudreti ile Timurlenk’in, Cengiz Han’ın orduları başına geçseydi. Fethetmeyeceği ülke, diz çöktürmeyeceği ordu bulunmazdı.”5. der.

      “En çok takdir ettiği kumandan Timur’du. “O sizin yerinizde olsa yaptıklarınızı yapabilir miydi?” diyene “Bunu bilmem, fakat ben onun yerinde olsaydım yaptıklarını yapamazdım.” der. Bu söz “er” kişilerin söyleyeceği erdemli sözlerdir. “Yiğidi öldür, ancak hakkını yeme” deyimini, sanki Mustafa Kemal, Timur için söylemiştir.  

       Prof. Cons Mol, “Ancak akın ve istila devirlerinde bir reis-i hükümet ister ki o da mevcuttur. Zira o ihtiyacın ifası zamanında derhal bir kumandan görünür. Atilla, Cengiz, Timur, Hülağu birtakım adsızlardır ki, ani bir süratte görünmüşlerdir.”6.

      Peki “Atatürk, tarihin büyük simaları içinde en çok kimleri beğenirdi? Yeryüzünde kendisinin en hayran olduğu kimse şüphesiz ki, Muhammed’dir. Onun devlet kurmaktaki şefliğine hayrandı. Hiç yoktan devlet kurmak… Kendi yaptığı iş de bu bakımdan ona benzemiyor mu?”7. İsmail Habip Sevük

     “Uhud Muharebesinde” en büyük bir Komutanın yapabileceği bir planı nasıl düşünür ve tatbik edebilir?

       Atatürk, Hz. Muhammed’i askeri, siyasal, toplumsal alanlarda büyük bir deha olarak kabul ediyor. Okuduğu dini eserlerde en çok çizdiği satır altları, peygamberimizin savaş ve siyaset hakkındaki sözleri ve uygulamalarıdır.”8.

          “Evet, tarihte hangi diktatörün ardından bu kadar çok göz yaşı dökülmüştür? Hangi diktatör ülkesini ve insanlarını her şeyden yüksek tutmuştur? Ve hangi diktatör ölümünden sonra da saygı ve sevgiyle anılmaya devam etmiştir?”9

         “31 Ağustos 1922 sabahı savaş alanını gezerken binlerce ölüyü gören ve yaralıların inlemesini dinleyen Atatürk ellerini açmış şehitlerimize Fatiha okumuş ve şöyle dua etmiştir:

       “Yâ Rabbi bana suç yazma, beni ölülerin sorumlusu yapma. Yunanlılar yurduma girdi. Milletimin namusuna saldırdı. Türklüğü ve sana inanan, dua eden Müslümanlığı yok etmek istediler. Yurdumu kurtarmak için bu savaşı yaptırdım.

       ‘Beni istilacı kumandanlarla bir tutma! Türk Milletinin Kurtuluş Savaşı’nda dökülen kanlardan dolayı beni affet.”10. der.

        Bu duayı anlayan gönül gözü açık insanlara şunu söylemeden geçemeyeceğiz: Evet, bizde Mustafa Kemal Atatürk’ü tanıdığımız kadarıyla Onu ve yol arkadaşlarını 10 Kasım 2020 yılında yad ederken, ruhları şad olsun der, tarihe de şu notu düşmek isteriz:

      “Biz yazdık, onlar yaşadılar, Mustafa Kemal’in askerleriydi onlar, tarihe sığmadılar.”

                                                                                                                   Aşir KAYABAŞI

                                                                                                *****

1- Naim Babüroğlu, “Kemalyeri”, Asi Kitap Yayınları, İstanbul, 2018, s.190

2. E. Perrone Dı San Martıno, “Ön Asya Diktatörü Mustafa Kemal ve ve Zaferleri”, Kamer Yayınları, İstanbul, 1998, s.IX-15

3- Selâhaddin Çiller, “Atatürk İçin Diyorlar ki” ,Varlık Yayınevi, İstanbul, 1978, s.100; Fransız Yazarı Pierre Benoit, Atatürk İçin Ölümünden Sonra Hatıralar ve Hayattayken Yazılanlar, 1939, s.145

4- J.Öğ.kd.Bnb. Nazım Onmuş, “Deha Kavramı ve Anılarıyla Atatürk’ün Dehası”, Jandarma Dergisinin 101. Sayısının Eki, Mart 2003, s.7; Enver Behnan Şapolyo, Mustafa Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, s.508

5- Selâhaddin Çiller, “Atatürk İ.çin Diyorlar ki”, Varlık Yayınları, İstanbul, 1978, s.30; Armstrong’dan “Bozkurt Mustafa Kemal ve İftiralara Cevap”, 1955, s.8)

6- Prof. Cons Mol, “Anadolu’da Türkiye Yaşayacak mı? Yaşamayacak mı?”, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2008, s.32  

7- Hikmet Tanyu, “Atatürk ve Türk Milliyetçiliği”, Elips Kitap, Ankara, 2007, s.126-127; Aynı Kitap, İsmail Habip Sevük, “Atatürk’ün En Hayran Olduğu İsim: Hz. Muhammed”, s.61

8- Prof. Dr. Osman Zümrüt, “Atatürk’ün İslam Dini Anlayışı”, Kültür Bakanlığı Yayınları: 2079, Ankara,1998, s.63-64; Şemsettin Günaltay, “Atatürk’e İki Hatıra”, Ülkü Dergisi,1945, sayı:100, C.9, s.3

9. E. Perrone Dı San Martıno, “Ön Asya Diktatörü Mustafa Kemal ve ve Zaferleri”, Kamer Yayınları, İstanbul, 1998, s.X.

10- Kahraman Yusufoğlu, “Hayatın İçinden Türkçe Dualar”, Yılmaz Kitabevi, İstanbul, 2011, s.121-122                                                                                  

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı