Advert
Urfa’nın Kısas (Beğ) Kapısı ve Köprüsü
Aşir Kayabaşı

Urfa’nın Kısas (Beğ) Kapısı ve Köprüsü

Reklam

Araştırmacı yazarlarımızdan Selahaddin E. Güler yazılı basınımızda ilimizin bakımsız ve yok olmuş Arkeolojik eserlerine değinerek özellikle Beğkapısı’ndaki Mahmutoğlu Kulesi’nin yapılış tarihi,  geçirmiş olduğu tarihi serüveni ile şimdiki durumuna dikkati çekti.

      Kendileri sözünü ettiğimiz yazılarında, ayrıca bir noktaya daha da dikkat çekiyordu ki,  oda yakın tarihimizde Beğkapısı Köprüsü denilen köprüden günümüze hiç bir eser kalmadığını, bu değerin yeniden aslına uygun yapılandırılması ve Mahmutoğlu Kulesi ile tarihsel bütünleşmesinin sağlanarak estetik bir arkeolojik dengenin korunması tavsiyesinde bulunuyordu. Yazarımıza, bu sorunu dile getirerek Urfa kamuoyunun dikkatine sunmasından ötürü kendilerine teşekkür ederiz, konu böylece gündeme taşınmış iken biz de şu hususu dile getirmek isteriz.

       Bu kapının ve köprünün yapılış tarihine araştırmacı yazarlarımızdan A. Cahit Kürkçüoğlu şu şekilde değinir.

    “Şehir Sularının” Beykapısı “çıkışında yer alan ve Kısas’ a geçiş veren iki gözlü bir köprünün 6. Yüzyılın ilk yarısında Samsat Köprüsü ile birlikte yaptırılmış olabileceği düşünülmektedir.”1

     Bu kapının ve köprünün varlığının tarihlendirilmesinde ise İlimizin Milli Mücadele dönemindeki Müftüsü ve aynı zamanda tarih öğretmeni olan Hasan Açanal’ın şu tespiti,  Kısas Köyünün tarihi geçmişine bir nebze olsun ışık tutması açısından büyük bir önem arz etmektedir.

      “M.S. 497 yılında Orhay Valisi mağaralar kapısı yanında bir Galeri ve bereket ambarı yanında da Umumi Hamamlar yaptırmıştı... Şehrin Tiyatrosu, Tiyatro Kapısı (şimdiki Beykapısı) yanında idi... Kasabaya 6 kapıdan giriliyordu... Doğuda da Tiyatro Kapısı  (Beykapısı...) vardı.”2                                 

        Buradaki bu Bey kapısı ve Köprüsü’nün tarihinin ise 6.Yüzyıla  kadar uzandığını belirten Tarihçi Ernest Honigman buranın Kısas Kapısı ve Köprüsü olduğunu bize şu şekilde aktarmaktadır.

    “Süryanice Khesos (Mich. Syr. , III, s.246 “Kisos” .Barhabr.,Chron, Syr. Nşr. Bedjan, s.302 (Bu herhalde arabların Harran ile Urfa arasındaki Aksas’ ı, şimdiki Urfa’ nın 17. Km. doğu-güneydoğusundaki Kisas olacaktır. (R. Kiepert, Karte Von Syrien Und Mesopotamien, Oppenheim’in seyahatleri için yapılmış, 1893). Buna nazaran adını Chabot’nun   manalandıramadığı (Melanges Schlumberger, I, s.178, n.8). Edessa’nın güneydoğu kapısı “La Porte de Kss” (Kss Kapısı) hiç şüphesiz ismini bu yerden almıştır. Kss”3

     Bütün bu tezleri teyid eden tarihsel gerçeklerden biri de Türk Mitolojisi’nde  adı ile anılmayıp, ünvanı ile anılan bir Selçuklu Türk Komutanı Salar-ı Horasan’ın Anadolu’ya akınları sırasında kararğahını Kısas köyü’nde kurmasıdır.

    “Salar-ı Horasan... l065-l066 yıllarında, O, aynı yıl içinde yeniden Urfa yörelerine akınlarda bulunarak Kısas (K’sos=Aksos) ve Celeb’i kuşattıktan başka Diphisar’ı ele geçirdi.”4

         Görüldüğü gibi Kısas yerleşim birimi Selçuklular ve Harzemşahlar Türk Devletleri tarihi ile yakından ilgili önemli bir yerleşim birimidir ki, Onun adı Urfa’nın Doğu’dan giriş kapısı ve köprüsüne ad olmuştur.       

      Judah Benzion Seğal ise “Edessa” Kutsal Şehir adlı yapıtının sonuna aldığı, Edessa Şehir Planı ve Haritası’nda bu kapının adını sırası ile; “Bey Kapısı , Büyük Kapı , Bab al-Amir, Kısas kapısı.”5

     “Bey Kapısı Araplar’ın Urfa’ya gelmelerinden sonra “Bab-ül Emir” olarak o günden bu güne anılmaktadır. Kimi zaman “Büyük Kapı! Da denilmiş olan bu kapıya, kimi zaman da Kısas kapısı denmiştir. Bunun nedeni kapının Kısas’a taraf açılmış olmasından ileri gelmektedir.”6. Aslında Kısas’ın önemi tarihi İpek Yolu üzerinde kalesi olan bir yerleşim birimi olarak Roma ve Bizans devrinde eski bir yerleşim birimi olmasındandır.

        Müellif aynı eserinin bir bölümünde de bu kapının yer aldığı mevkiyi şu şekilde ifade etmektedir. 1144’li yıllarda İmadeddin Zengi’nin Edessa kuşatmasında, “Su pınarı kapısı’nda, Aziz Efraim’n mezarının içinde bulunduğu mezarlıktaki tepede karargah kurdu. Kısas müstahkem mevkine giden ve şimdi Türklerin elinde bulunan yolun başladığı Doğu Kapısı’nın doğusunda da bir birlik vardı.”7

       Şeklinde belirtmektedir ki, biz de bu konuda Kısas yerleşim biriminin adından hareket etme zorunluluğundan ötürü, aslında bu kapının ilk adının Kısas kapısı olması gerektiğini burada belirtmek durumundayız, çünkü yukarıda Ernest Honigman’ın  bu kapının adının nereden kaynaklandığı hususunda verdiği dipnot bilgilerinde  bunu teyid ettiği görülmektedir.

       Ancak bu kapının değişik adlarla anılmasının nedeni ise, buraya tarihi süreç içerisinde zamanla Araplar ve Selçuklular’ın  hakimiyetlerinin sonucu, özellikle Selçuklular’ın Beylikler döneminde buraya  “Bey Kapısı”  denilmeye başlandığının tarihsel ve etimiyolojik gerçeklere uygun düştüğü görülmektedir.

       Bu nedenle burada zikredilen Bey Kapısının aslında Urfa’nın Kısas Köyüne açılan yol üzerindeki Kısas Kapısı ve Köprüsü olduğu yukarıdaki tarihi tespitlerden de anlaşılmaktadır.

     Ayrıca bu kapı adı ile anlamdaş ve benzeşik bir isimde Mardinde de bir kapının bulunması, Tarihi ipek yolu güzergahında bulunan Kısas’ın burada da bir sur kapısına adını verip vermediği hususunu düşündürmektedir. Fakat bilgilenmek açısından yararlı gördüğümüz bu tarihsel tesbite de değinmekte yarar görmekteyiz ki Mardin’in;

     “… Şehrin az yüksek bir sur ve onun kenarındaki bir hendekle çevrilmiş olduğunu, surların altı kapısı olup bunlardan…İbn Şaddad  Mardin’in sur kapılarından birisine Bab-ı Kıssıs adı verildiğini yazmaktadır… Kıssıs mahallesi tabirine XIX. yüzyıl ortalarındaki vesikalarda  da rastlanmaktadır. Bu ismin ne zamandan beri terk edilmiş olduğu meçhuldür.”8.

     Kısas’ın Türk-İslam Tarihi içerisinde Ehlibeyt bendesi olması açısından önemi, İslam’ın Yüce Peygamberi Muhammet Mustafa’nın ehlibeytine zulüm eden Emevi Arap Devleti’nin son halifesi Mervan-ı Hırar’ın M.750 Yılında başkent yaptığı Harran’a karşı mücadelede Mervan’ın buradan püskürtülerek Emevi İmparatorluğu’na son verilmesinin nişanesi, yani Kerbela’nın intikamı’nın alındığı bölgenin merkezinde olmasıdır.

    Aslında bu intikam için hareket M. 750’li yıllarda Ebu Müslim-i Horasanî tarafından başlatılmış ve Emeviler’in saltanatına son verilmiştir. Ancak, bir yedi yüzyıl sonra da Timur; “700 sene sonra Ehli Beyt’in ve Kerbela’nın intikamını aldım! der.”9

     “Osmanlı Beyliği, Uclardaki Türkmen beylikleri tarihinin bir parçası olarak ele alınmalıdır. Kutsal savaş, gazâ, gazî/alp liderler etrafında, çoğu zaman bu liderlerin adını taşıyan grupların ortaya çıkmasını sağlar. Gaziler, başarı gösteren ünlü liderler, beyler etrafında toplanırlar, onun bayrağı altında koşarlar. Türkmen göçerlerin hakim olduğu Selçuklu uçlarında bu liderler çoğu zaman boy beyidirler.

     Yarı bağımsız olan bu beyler üzerinde merkezdeki bey “Ulu-bey” sıfatıyla devletin birliğini sağlardı.”10.

          Buradaki bu “Ulu” luk Türkmen Beğleri’nin sıfatı olup, asıllarını unutmamak ve inkâr etmeden “Türk-Men” ,yani “Men-Türk” üm diyerek topluluğunu tarihe geçirmişlerdir.

    Hacı Bektaş’ın da asıl adı da “Beğ-deş”deki, Ululuktur ki, sultan, beğ seviyesinde “Serçeşme” sıfatını ihtiva eder. “Anadolu halkı köy ağaları ile beyi tanımlarken: Ağalık varlıkla olur, beylik soydan gelir.” diye ifade ederler.”11.

      İşte adını bu Ulu Beyler’den alan Urfa’nın tarihi Kısas Kapısı ve Köprüsü’nün ilimizin arkeolojik zenginliğinin nişanesi olarak, sözü edilen bu köprünün yeniden yapılandırılması için Arkeologlar, Tarihçiler ve Yerel Yönetimlerin duyarlılığı ile tarihi gerçeklere sahip  çıkılması beklenir.

    *****

1- A. Cihat Kürkçüoğlu, “Şanlıurfa Su Mimarisi” ,T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları: 51, Ankara, 1992, s.21

2- Hasan Açanal, “Urfa Tarihi M.Ö. 2000 - M.S. 1400” ,Şurkav Yayınları:17, Şanlıurfa, 1997, s.31

3- Ernest Honigman, “Bizans Devletinin Doğu Sınırı” ,Çvr. Fikret Işıltan, İstanbul Edebiyat Fakültesi Yayın no: 1528, İstanbul, 1970, s.139 dipnot:

4- Prof. Dr. Ali Sevim - Prof. Dr. Yaşar Yücel, “Türkiye Tarihi I.” ,(Fetihten Osmanlılara Kadar  1018-1300), TTKB, Ankara, 1990, s.42      

5- Judah Benzion Seğal,“ Edessa (Urfa) Kutsal Şehir ” ,İletişimYayınları,İstanbul, 2002, s.328

6- Misbah Hicri, “Tarihin Adı Urfa” , Kent Yayınları, İstanbul, 2006, s.44

7- Judah Benzion Segal, “Edessa (Urfa) Kutsal Şehir”,  İletişim Yayınları, İstanbul,2002, s.309                                                                                                                    

8- Nejat Göyünç, “XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı” ,Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991, s.90-98-99; BA, TD 64, 219-21;

D 998, 6; TD 200, 515-20; MAD 4663, 87; TKUMA, TD 117, 34a-37b; DM. MŞS 243, 58.

9- Erdoğan Pamuk, “Şam, Aksaray ve Surre Alayı” ,Bir Kültür Demeti Makaleler, HTC Ofset Matbaa Yayın San. Dış. Tic. Ltd. Şti., Ankara, 2017, s.186

10- Halil İnalcık, “Osmanlı Tarihinde İslâmiyet ve Devlet” ,Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2018, s.34-36

11- Hüseyin Dedekargınoğlu, “Dede Garkın Süreğinde Cem” ,Yurt Kitap-Yayın, Ankara, 2010, s.63

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı