Advert
Advert
“Camlı Sandık “
Aşir Kayabaşı

“Camlı Sandık “

Reklam

“Mektebin vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk Milleti, Türk sanatı,                                                                                                             

iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı, bütün bedayiiyle inkişaf eder.”1

                                                                                 ATATÜRK                                                                                                                                                                                                                                                          

 Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra Türk kültür tarihinin en büyük devrimi olan Türk Harf İnkılabı, ülkenin en yoksul, en çaresiz ve en ümitsiz devrinde hayat bularak en büyük bir devrim olarak gerçekleştirilmiş, onun yaratığı kurumlar ise günümüz aydınlanma çağının temel taşı olmuştur. Toplumsal değişme ve gelişmede bu merhaleyi sağlayan kurumların başında da o dönemde kurulan “Halk Evleri” ve “Köy Enstitüleri” gibi eğitim yuvaları gelmektedir.

          Türkiye Cumhuriyeti’nin güreşçisi bu kurumlarda kendini bulmuş, bu yuvalardaki eğitmenler tarafından keşfedilen yeteneklerin ortaya çıkarılması için kıt imkanlar harekete geçirilerek, yaratılan fırsat eşitliği sonucu sporcular bu dönemde dünya şampiyonu olmuş, en güzel romanlar bu dönemde yazılmış, en büyük şair, şarkıcı, tiyatrocu ve sinemacılar bu dönemde ortaya çıkmış ve ülke gerçeklerini yansıtan en özgün eserler bu eğitim kurumlarının yetiştirdiği aydın insanlar tarafından yazılmıştır.

          Tabi ki, bu yapıtları ortaya koymak kolay olmamıştır. Daha işin başında bu projeleri ortaya koyanlar bin bir yoksulluk içerisinde canla başla çalışırken, çağı ve çağdaşlığı hedef seçmişler, bu gerçekleri halka sunarken de halkın kültür seviyesini çağrıştıran uygun ad ve nitelendirmeler ile teknik gelişmeleri anlatmış ve tanıtmışlardır.

         Günümüzde de sinema sanatına konu olarak gündemi teşkil eden, bu çağı yakalama atılımlarının başında gelen bir kitle iletişim aracı olarak televizyon, tiyatro sanatçısı Yılmaz Erdoğan tarafından 70’ li yıllardaki Hakkari ili sakinlerinin şivesi ile “Vizontele” olarak nitelendirilerek algılanış ve yorumlanışı ustaca sinemaya aktarılmıştır.

          Ancak, bu olay gelişmenin televizyon ortaya çıkmadan 1940’ lı yıllarda Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü mezunu Kısaslı Eğitmen Murad Sefer Öztürkmen ile Urfa ili Merkez Kısas köyü sakinleri arasında yaşanmış daha uzun bir geçmişi, yani henüz televizyon görülmeden bir algılanış ve yorumlanış öyküsü vardır.

          Konu bu yönde derinleştirildiğinde karşımıza öncelikle Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “eğitmen”  projesi çıkar. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başöğretmeni Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet kurulduktan sonra çağı yakalamak için, harf devrimini müteakip eğitim ordusunu harekete geçirmek için açılan okullarda  halkın aydınlatılması için  “Eğitmen” adını verdiği öğretmen kadrosunu oluşturmuştur. Günümüz tabiriyle ilk öğretimde üçüncü sınıfa kadar formasyon alan bu eğitmen ordusunun oluşturulması düşüncesindeki karamsarlık sürerken, Mustafa Kemal, Türk Ordusu içerisinde Okuma-Yazma bilen onbaşı ve çavuşların seçilerek “Ali Okulu” projesinin gerçekleştirilmesini sağlamıştır.

      Eğitim Bakanlığı Genel Müfettişi Tahsin Özer Trabzon’da çıkan Yeni Yol Gazetesi’nin 13 Mayıs 1939 tarihli sayısında yayımlanan bir yazısında şöyle diyordu:                                            Eğitmen projesi Atatürk’ten çıkmıştır.

         O dönemin Doğu çocuğu Ulusal Eğitim Bakanı Saffet Arıkan da oradaydı ve Atatürk’e şu şekilde bir yakınmada bulundu:

      “Elimde bol para var. Fakat üzülerek söylemeliyim ki, köye öğretmen olarak görevlendirilecek eleman yok” der.

        O büyük dahi sanki böyle bir soru karşısında kalacağını biliyormuş gibi, bu ideoloji üzerinde günlerce haftalarca etüt yapmış gibi beklemeksizin şu yanıtı verdi.

           Rahat ol saffet, bunun da bir çaresi vardır.

      “Türk Ordusunun yetiştirdiği, özellikle Cumhuriyet sonrasında yetiştirdiği, Çavuşlardan bu konuda pekala yararlanabiliriz. Yüzlerce er arasından zekâları ile sivrilmiş bu erler, kısa süreli kurslarla bu iş için yararlı elemanlar durumuna kolayca gelebilirler ve bunlara da “Eğitmen” diyebilirsiniz.” der.

        İşte bu eğitmenlerden biri de ilimiz Kısas köyünden Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü’nde 1940’ lı yıllarda 6 aylık bir eğitmen kursu sonucu eğitmen olarak görev alan Murat oğlu 1908 doğumlu Murad Sefer Öztürkmen’dir.

          Köy Enstitüsü eğitimli bu nefer insan  bu okulda aldığı eğitim ve yüklendiği misyonla bildiklerini örgencilerine, çevresine ve özellikle de köylüsüne anlatırken, televizyonu halkın anlayacağı bir dille, şu benzetmeyle ifade eder:

       “Örgencilerim, arkadaşlarım, köylülerim, gelecekte bir alet çıkacak, şimdi radyolar’ da türkülerini dinlediğiniz sanatçıları bir “Camlı Sandık” gibi aletin içerisinde göreceksiniz” der.

     Onu dinleyen insanlar ise hep bir ağızdan biraz alaylı, biraz küçümser ve tam bir inanmazlıkla; “Yahu hoca olur olur’da bu kadar olmaz, bir adam camlı sandık içerisine nasıl sığacak bu olacak bir şey mi?” diyerek tepki gösterirler.  

       Radyo dinlenmesi ile ilgili şu anektod, o yıllarda Türk insanının düşünce ve olaylara bakış açısını göstermesi açısından ilginçtir. Şöyle ki;

       “Kısas köyünde bir delikanlı radyonun kullanımının yaygınlaşmaya başladığı yıllarda, şehirden bir radyo alarak ilk defa köye bir Radyo getirir. O yıllarda Radyo vericilerinin zayıf olmasından ötürü toprak damın üzerine iki direk dikerek anten çeker. Başlar Radyo dinlemeye. O yıllarda özellikle günaydın programlarında sabahları Türk Halk Müziği sanatçılarının plaklardan veya banttan türküleri dinlenir. Delikanlı böylesi bir program dinlerken, Ayıbey’in hanımı ve annesi’de ev işleri ile uğraşır, koyunları sağar, yoğurdu yayıklarda yayarak, ayran ve tereyağı çıkarır, ekmek yapar ve sofrayı hazırladıktan sonra oğluna seslenir.

       Oğlum, sofra hazır haydi gel de kahvaltını yap der ve şunu da ilave eder.  “Yazık sabahtan beri bize türkü söyleyerek, bizi eğlendiren ve hoşça vakit geçirmemizi sağlayan o zavallıyı da çağır, sabahtan beri bizi eğlendirmek için çenesi düştü, gelsin de bir iki lokma da o yesin der.”

       İşte bu insanları eğitmek üzere açılan eğitim kurumları Eğitmenler rehberliğinde hizmet vermeyi başlatmış, ancak Türk aydınlanma çağının meşalesini taşıyan bu insanların yetiştiği Halkevleri ve Köy Enstitüleri gibi güzide  kurumlar ne yazık ki, sonradan siyasete kurban edilerek kapatılmış, Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu işlevlerini yitirmiş, böylece Türk toplumunun bilim toplumu olarak gelişmesi sekteye uğratılmıştır. Ne ilginçtir ki, bu kurumları kapatan siyasi partimizin adı da her ne kadar siyasi tarihimizde  “Demokrat” parti olarak biliniyorsa da o günün Türk insanının kafasında “Demirkırat” parti olarak yer etmiştir.   

       İşte böylesi bir dünya görüşüyle ulusal bilinçlenmeyi hedefleyen Halkevleri ile üretime yönelik eğitimi öngören Köy Enstitüleri kapatılarak Türk toplumunun gelişmesi ve çağdaşlaşmasının önü kesilmiştir.

        İşte bu kesilmedir ki, şu andaki vizontele fenomeni 70’ li yılların Türk insanının kültürel gelişmişlik düzeyini yansıtan tirajı komik bir dünya görüşü ile günümüzde güldürü sanatımıza konu teşkil ederek beyaz perdeye aktarılmıştır. Bunu bir sinema yapıtı olarak sinema kültürümüze aktaranların çalışmaları takdire şayandır.

          Ancak konu Urfa kültür araştırmacıları açısından değerlendirildiğinde, bir Hüseyin Peyda, bir Mustafa Dişli, bir Halil Gülüm, Urfalı Babi, Yılmaz Güney, Bekir Yıldız vd. Eğitmenler olmadığı için ilimizin güzel sanatlarına ilişkin birçok kültürel birikim Urfa kamuoyu’na kazandırılamamaktadır.

          Evet, muhterem okurlar siz ne dersiniz? Camlı sandık mı? Yoksa vizon tele mi?

Camlı Sandık: Urfa ve yörede, evlenecek genç kız ve gelinlerin renkli renkli çeyizlerini içerisine dizdikleri ön tarafı camlı sandık.

1- Akil Aksan, “Atatürk Der ki” , Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları:461, Ankara, 1986, s.94

2- Mevlüt Kaplan, ”Aydınlanma Devrimi ve Köy Enstitüleri” ,T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları:832,Ankara, 2002,s.19-20

 

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
Hakkı yada hakverdi ATALAR     0000-00-00 Sevgili aşir KAYABAŞI Araştırmacı emeğinize ve zengin kültürünüz takdire şayandır size çok teşekkür ederim
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı