Advert
Advert
19 Mayıs 1919 ve  Atatürk’ün 10. yıl nutku
Aşir Kayabaşı

19 Mayıs 1919 ve Atatürk’ün 10. yıl nutku

Reklam

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür, der. Bu temel de yurttaşların duygu düşünce ve inancını dizelerle vurgulayan Türk Edebiyatı’nın Ulu Ozanıları’ndan  Hatayî’nin; “Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı - Söz ola ağulu aşı, Bal ile şeker eyleye bir söz” ündeki ana temayı, Mustafa Kemal Paşa “Yurtta sulh - Cihanda sulh” deyimiyle “Onuncu Yıl Nutkunda” Ulusa şöyle seslenir:

Türk Milleti!

      Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın on beşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu, en büyük bayramdır. Kutlu olsun!

    Bu anda, büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.

      Yurttaşlarım!

      Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir.

     Bundaki başarıyı Türk milletinin ve onun değerli ordusunun birlik ve beraberlik içerisinde, büyük bir kararlılıkla hareket etmesine borçluyuz.

      Fakat yaptıklarımızı asla yeterli görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.

     Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket kavramına göre düşünülmelidir. Geçen zamana oranla, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da başarılı olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü, Milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet bilimdir. Şunu da önemle belirtmeliyim ki, yüksek bir insan toplumu olan Türk milletinin tarihi bir niteliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.

    Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorgunluk bilmeyen çalışkanlığını, yaradılıştan sahip olduğu zekâsını, bilime bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik ve beraberlik duygusunu devamlı olarak ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek milli idealimizdir.

     Türk milletine çok yaraşan bu ideal, onu, insanlığa hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medenî vazifeyi yapmakta başarılı kılacaktır.

       Büyük Türk milleti, on beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde başarı vadeden çok sözlerimi işittin, hakkımdaki güvenini sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki, millî ideale tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni dünya, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

      Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî niteliği ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile, geleceğin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.

      Türk Milleti!

   Sonsuza akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.”1.  29 Ekim 1933

      Ne Mutlu Türk’üm Diyene!”  

     Gazi Mustafa Kemal

  “Onuncu Yıl Nutku’nda, Atatürk, üzerini sonradan çizip, okumaktan vazgeçtiği “Beni Hatırlayınız” cümlesinden niçin vazgeçmişti?

     Cemal Kutay üstad anlatıyor:               

   “Atatürk, nutuk metnini el yazısıyla yazmıştı. Bir gün tarihçi Hikmet Bayur’a okuttu. Bayur, Atatürk’ün en güvendiği ve değer verdiği insanlardan biriydi.

    Hikmet Bayur metni okuyor, ama sıra o cümleye gelince içi burkuluyor… “Beni Hatırlayınız…” Ve okuyup bitirdikten sonra şöyle diyor:

    “Gazi Hazretleri, eğer izin verirseniz bir şey söylemek istiyorum. Bu cümle bir vedayı hatırlatıyor. İnsanlar elbette fanidir, ama böyle mutlu bir günde, Cumhuriyet’in onuncu yılında, milletin kalbini bir veda acısıyla yakmayınız…”

      Hikmet Bayur, işin sonrasını da Cemal Kutay’a kendi anlatmış: “Benim bu sözlerimden sonra düşündü… Yüzüme uzun uzun baktı ve aynen şöyle dedi: “Bu söylediğin doğrudur. Ben bu cümleyi kaldıracağım. Ama bunu bana kaldırttığın için, ileride, ben öldükten sonra inşallah pişmanlık duymazsın…”

       Kutay üstadımız diyor ki “Sanki daha sonra olacakları taaa o günden biliyor gibiydi.”2

       Atatürk, “Ne mutlu Türküm diyene” derken de, elbette ki ufkun arka cephesini de hesaba katıyordu. Zira Osmanlı sarayına sızmış paşalar “çevir kaz yanmasın, padişah uyanmasın.” sloganı ile padişahın da kuyusunu kazıyor. Şeyhülislam, kadı ve mollalar ise İmparatorluğun öz kimliğini siliyor, “ümmet” anlayışıyla imparatorluğa aslını inkâr ettiriyordu.

   İmparatorluk tüm kurumlarıyla Türk töresi’nden uzaklaşmış, sultanların ismi bile Abdülhamid, Abdülaziz ve Abdülmecit gibi Araplaşmıştı. “Türk Osmanlı idi. Ancak, Osmanlı Türk değildi.” Türk Osmanlılığı kabul ediyor, ancak, Osmanlı Türklüğü kabul etmiyordu, yabancı kökenli Osmanlı tarihçileri ise Türkü, Türkmeni şu ifadelerle yeriyordu. Osmanlı’da reaya’nın durumu nedir? Werner’in deyimiyle bütün köylüler “sürü” olarak görülüyordu.

   “Osmanlı vakanameleri “Türk”ü aşağılamada söz birliği etmişlerdir. Hoca Sadeddin’de, Peçevi’de, Neşri’de, Solakzade’de, Naima’da aynı ortak tutumu görmek olası.

      Bu ve bunlar gibi daha birçok Osmanlı vaka yazarına göre “Türk - Türkmen”; “Kaba”, “Barbar” ,“Kıyıcı” ,“Kan dökücü” dürler. “Çingene” takımıyla aynı düzeydedirler. (Koçi bey) Türkler “Nadan” (Cahil-kaba) Türk” ,“Etrak-ı bi-idrak (akılsız Türkler)” ,“Türk-ü bedlika (Çirkin) suratlı Türk” ,“Çoban köpeği biçiminde bir Türk-ü sütürk (iri) idi” ,“Hilekâr Türk” ,“Ağaç ayaklu Kızılbaş Türk”, “Nice alay yüzleri murdar Türk” ,“İmanı zayıf Türk , “Kötü zanlı Türkmen” ,“Uğursuz kavim” ,“Ahdi bozuk Türkmen güruhu” ,“Kendine uyan na-pak (temiz olmayan) Türkmen” ,“Bir ayağı çarıklı Türk” ,“Hayasız Türk” ,“Soysuz Etrak Türkmenler” ,“Türkvari” ,“Melun Türk” ,“Gizli garazlı Türkmen” ,“Dili bozuk Türkmen”, “Kudurmuş kurtlar gibi halkı dalayan Türkmen” ,“Kafasız Türkmenler” ,“Aman bilmeyen Türkmenler” ,”Hırsız kılıklı Türkmen” ,“Yaramaz Türk” ,“Edepsiz Türkler” ,“Ayağı çarıklı hırsız Anadolu Türk’ü” ,“Ayıplı mezhep ve geniş meşrepli Türkler (Aleviler için)” , “Anadolu’da yaşayan kavrama gücünden yoksun Türkler” ,“Duygusuz Türkler” ,“Anlayışı kıt Türkler” ,“Kapkara Türkmen yığını” , “İnatçı Türkler” kaba, yabani anlamında “Oğuz”…vb. nitelemeleriyle dile getiriliyordu.”3.

  Atatürk ise, “Aslını inkâr eden haramzadedir” deyiminden hareketle Türklüğünden utanmayacak, Onuncu Yıl Nutku’ nda; “Ne mutlu Türküm diyene” demekle kalmayacak,     “Köylü milletin efendisidir.” Diyerek, İzmir Kızılçullu Köy Enstitüsünün Açılış kitabesine:

   “Yedi asırlardan beri emeklerini ellerinden alıp, kemiklerini yabancı memleketlerde çürüttüğümüz bunca insanın fedakârlıklarına karşı nankörlük, küstahlık ve cabbarlıkla uşak menzilesine indirmek istediğimiz bu asil sahibin huzurunda bugün ihtimamla eğilelim.”4.  Der, ve eğilerek yücelir.

*****

1- Kemal Kahramanoğlu, “Atatürk Aydınlığı” ,T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları: 1921, Ankara, 1997, s.166-167

2- Hulki Cevizoğlu, “Türkçe İbadet” , Beyaz Yayınları: 11, İstanbul, 1998, s.247-248   

3- Baki Öz, “Osmanlı’da Alevi Ayaklanmaları” ,Ant Yayınları, İstanbul, 1992, s.69-64; Osmanlı Aydınlarından alınan bu niteleme örnekleri için Bkz: Celal-zâde Mustafa- Selim-nâme, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1990, s.279-300-357; Neşri Tarihi, I/184, II/193-194; Solak-zâde Tarihi, I/112-149-150-216-259-364-373-375-461, III/3-385; Naima Tarihi, I/283, II/536-669-860, III/1062, 1180, 1184, 1381- 1384; IV./1669; Koçi Bey Risalesi, s.43; Evliya Çelebi Seyahatnamesi, I/212-218 v.d., II/99; Tarih-i Gilmani, s.82; ayrıca Bkz: Yetkin I/14- 66-117 vd. 127-138-173 vd., 187-191-196-200-201, II/65; İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, Hilal Yayınları, İstanbul, 1983, s.42; Akdağ (!974), I/368, II/ (1971)/75 vd. 

4- Kemal Kocabaş, “Kızılçullu Köy Enstitülü Yıllar” ,Bassaray Matbaası, İzmir, 2016, s.

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı