Advert
Advert
24 Kasım 2017 Öğretmenler Günü
Aşir Kayabaşı

24 Kasım 2017 Öğretmenler Günü

Reklam

Her 24 Kasım’da, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitimle ilgili evrensel düşüncesi hatırlanınca, düşünce ufkumuz genişler, içimizdeki fırtına diner, biz susarız adeta O konuşur. Dünya liderlerinin Atatürk hakkında söylediklerine kulak verince de, acaba bizde bir şeyler söyleyebilir miyiz? derken,  söze Mustafa Kemal’in hangi erdeminden başlasak diye zorlanırız; Acaba Cumhuriyet’ten mi? Bahsetsek, yoksa yoksulluk içerisinde başardığı ulusal kurtuluş savaşı veya devrimlerine mi? değinsek, konu Başöğretmenlik mi olsun?, Başkomutanlık mı? Veya Başçiftçilik mi? diye düşünce deryasına dalarız.

    Bugün yeryüzünde Mustafa Kemal gibi Ulusu’nun hem Başkomutanı hem de Başöğretmeni olan bir lider görülmemiştir. İşte bu nedenle çoğunun anlayamadığı, kavrayamadığı hatta inanamadığı Atatürk misyonu karşısında ister istemez bizim susmamız, Atatürk’ün konuşması gerektiğini düşünürüz.

     Çünkü bugün Japonya ve Çin’in hala beceremediği Harf inkılâbı nasıl başarıldı? Atatürk bunu ordu ocağı’nda  “Ali Okulu” projesi ile “Eğitmen” adını verdiği askeri misyonlu insanlarla nasıl başlattı ve bu sonucu nasıl aldı, hayret konusudur.

       Zira, “Ali Okulu” misyonu, Yüce Peygamberimizin “Ben ilim şehriyim. Ancak, bu şehrin giriş kapısı Ali’dir.” sözündeki öngörü ile Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağında “Ay” ın aydınlatıcı simge olarak işlenmesinin hikmeti nedir? 

     Buradaki aydınlatıcı simge Türk Milli Eğitimi’nin “Fener Alayı” törenlerinde yakılan meşalelerle temsil edilmiş ve Mustafa Kemal Atatürk “Hayatta en hakiki mürşit bilimdir, fendir.” sözüyle de duygu, düşünce ve inançta evrenselliği işaret etmiştir.

    Türk kültüründe ordu kutsaldır. Bu kutsal ocakta başlatılan bu ilk adım, eğitim sistemimizin  Halkevleri ve Köy Enstitüleri Projeleri ile de insanımızın düşünce ufku açılmıştır.

       Aydınlanmaya açılan bu kapıdan “Urfa’da sanat ve edebiyatın en canlı olduğu, bir nebze de olsa halka indiği dönem Halkevlerinin faaliyette bulunduğu dönemdir. Birçok Urfalı sanatçı Halkevlerinde yetişmiş veya sanatla orada tanışmıştır.”

     16.10.2005 tarihinde ulusal kanallarımızdan Kanal-D’nin pazar söyleşisi programına konuk olarak katılan İbrahim Tatlıses’in, biyografisini sunan Güneri Civaoğlu; Okuma-Yazmayı askerde öğrenen” Tatlıses derken, Türk Ordusu’ nun “Ali Okulu Projesi” nin önemi kendiliğinden ortaya konur. Tabii ki, okuma-yazmayı askeriyede öğrenen ses sanatçıları, Tatlıses ile sınırlı değildir.

        Günümüzde okuduğu eserleri ile yurdumuzun bir numaralı “Gazelhan“ı olan merhum Urfalı Bedih Yoluk (Kazancı Bedih) ise okuma-yazma’yı nasıl öğrendiğini şöyle ifade etmiştir.

         “Adı Soyadı         : Bedih yoluk

           Yaşı                    : 68

           Öğrenim durumu: Okur Yazar

           Konu                   : …Çocukluk ve askerlik hatıraları

                                       : Okuma Yazmanız varmı?

       Gece mektebine getmışıh o kadar. O zaman yani ne ohılı ? bizim kimin 10 Urfalı esnaflar, bele yetişenler askerde gece mektebleri olurdı. Onlardan oldu.” Der. Cumhuriyet’in yurttaşları bunu nasıl başardılar. Dil ve Tarih bilimcilerin bile hayrete düştüğü bu konularda.

  Bir Başöğretmen olarak Atatürk, Milli Eğitim Bakanı’nın öğretmen yokluğunun  çaresizliğini görünce, üzülme Saffet her şeyin bir çaresi vardır. “Ordu’daki Çavuş ve Onbaşıları üç aylık bir kurs sonrası “Eğitmen” olarak görevlendiririz olur biter.” derken, bu dahi insan ilerisini nasıl görüyordu? neyine ve kime güveniyordu. Soruları hala bazı kafaları karıştırıyor.

      Çünkü bu işler kolay bir iş değildi. O günler içinde bulunulan durumda insanlar eğitimsiz ve çaresiz bırakılmıştı, ancak çalışkandı. Atatürk işte bu insanlara güveniyordu.

      Atatürk bu insanları kulluktan kurtarınca, acaba nasıl bir yurttaş olacaklardı. İşte bu dönüşümü ve Atatürk’ü daha iyi anlamak için yine, onun evrensel sözlerine kulak vermemiz gerekmektedir.

         Bir defa Atatürk düşüncesinde insan onuru en büyük bir değer olarak kabul edildiğinden Çanakkale Savaşı sonrası ölen Anzak askerlerine, “Sizler Mehmetçikle koyun koyuna rahat uyuyun”  derken, aynı erdemliliği İzmir’in işgalden kurtarılmasını müteakip, “Yunan bayrağını yakmak isteyenleri” engelleyerek, gösterir.

    “Bayrak bir milletin bağımsızlık alameti onurudur. Düşman da olsa hürmet etmek lazımdır.” demekle günümüzdeki liderlerin düşünemediği bu öngörüyü nasıl düşünmüştü. Savaş heyecanını dizginleyen erdem ne idi?

          Günümüzde ülke insanı birbirinin evini yıkıp ateşe verirken ve hatta insanlar yakılırken, Ortadoğu da nafakasını kazanmak için Irak’a giden tır şöförleri’nin başı kesilerek öldürülürken Atatürk neden Yunan bayrağını çiğnetmemiştir. İşte bütün bunlarda Atatürk’ün,  ulvi düşüncesi emekçiden yana oluşu ve insanlığa hizmet eden alın teri emeğe saygısı vardır.

   Atatürk; “Efendiler! Siz hayatınızda Mebus olabilirsiniz, Vekil olabilirsiniz, hatta Reisicumhur olabilirsiniz, fakat hiçbir zaman sanatkar olamazsınız” diye uyarır.

      Ulusun kurtarılması için başlattığı Ulusal Kurtuluş Savaşı sonunda kurduğu Cumhuriyette, Osmanlı’nın kendi halkına reaya, sürü, kaba dediği düşünce yapısına karşı, yurttaş kimliği ile övünmesini ister ve bir gün Mustafa Kemal Atatürk;

    “Behçet Kemal Çağlar’a kendisinde gördüğü tüm nitelikleri anlatan bir şiir yazmasını istemiştir. Kısa zamanda yazılan uzunca şiiri baştan sona dinleyen Atatürk;

   “Olmamış. Benim asıl kişiliğim öğretmenliğimdir. Ben milletin öğretmeniyim, bunu yazmamışsın” demiştir.     

   Türkiye Cumhuriyeti kurulunca bütçe kanunu hazırlanırken Atatürk’e; “Paşam maaşınız ne kadar olsun” diye sorulduğunda; öğretmenin maaşını geçmesin” diye uyarır ve “Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.” deme erdemliliğini de göstermiştir..

      Bir Başöğretmen olarak, peki bunlar kolay mı oldu? Hayır işte buna bir örnek, Ulusal Kurtuluş Savaşı sonunda, Atatürk’ün asıl dehası yoksul bir ulus’u kurtarması ve ayağa kaldırmasıdır ki, bunu anlamak için kurduğu Cumhuriyet Hükümeti’ne o günün şartlarında memur yetiştirmek için yakın çevresine Ankara Saman Pazarına gidin de eli ayağı temiz, iş becerebilir köylüleri seçin getirin memur yapalım, der.

       Bu yoksunluklar içerisinde kurulan Cumhuriyet’in içte ve dışta karşısında yer alan güçler, işbirlikçiler ve bu başarıları hazmedemeyen kompleks içerisinde bulunanlar, Üstelik İngilizlerle İşbirliği yaparak insanlarımıza o acı günler yaşatırlar.

      Ancak buna rağmen vefakâr yabancı devlet adamları, tarihçiler ve komutanlardan General Mc. Arthur, Atatürk hakkında; “Ölümüyle, dünya bir dahi Önderini, Türk Milleti en seçkin ve kahraman evladını, insanlık da ileri görüşlü ve korkusuz bir savaşçısını kaybetmiştir.” der.                                                                                                                                                                 

      Mustafa Kemal Atatürk ise “Beni görmek muhakkak yüzümü görmek demek değildir. Benim düşünce ve fikirlerimi anlayabiliyor iseniz bu yeterlidir.” sözünü anlayan gönül gözü açık, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından kendini bilenler, Türk tasavvuf şairi Yunus Emre’nin;

 “İlim bilim demektir - Bilim kendin bilmektir.

   Sen kendini bilmezsen - Bu nice okumaktır.”                                                                                                           

       Öngörüsüne yürekten inanarak, evlerinde asılı duran Atatürk Portresinin altına şu ibareyi not düşer. “Er eri tanır.”

     Evet, bizde tanıdığımız kadarıyla, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk ve ebediyete intikal etmiş eğitmen ve tüm öğretmenlerimizin bu anlamlı günde hatıralarını yad eder, saygılarımızı sunarız.

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı