Advert
Advert
Bektaşî Şairi Ziya Paşa ve Urfa Divanı:
Aşir Kayabaşı

Bektaşî Şairi Ziya Paşa ve Urfa Divanı:

Reklam

Vatan kavramı ve sevgisini Hacı Bektaş Veli zahirî ve batınî anlamda; “eline, beline, diline sahip ol” düsturu ile inançsal bir değer olarak tasavvuf ehline sunmuştur. Bu deyimde geçen “el”; il, yurt, vatan demek olup, Mustafa Kemal Paşa da ulusa seslenişte “yurttaşlarım” hitabı ile bunu güncelleştirmiştir.

   “Türklerde devletin toprağı mukaddestir. Bu nedenle, Büyük Hun İmparatoru Mete; “Toprak milletin köküdür; onu nasıl verebilirim.” derken, Âşık Veysel; “Benim sadık yârim kara topraktır.” der. Bütün bu kıssadan hisse misaller, Türklerde “yurt, vatan, toprak” sevgisinin ne kadar önemli olduğunu vurgular.

      Bu konuda, Türk devlet adamları, inanç erleri ve şairleri vatan sevgisi imandandır derler ki, ünlü Arap müellifi Cahiz; “Vatan sevgisi bütün insanlara has, insana vergi bir histir. Fakat bu his Türklerde başka kavimlerden daha fazladır.”*der.

     İşte bu hissi Hacı Bektaş Velî; “eline, beline, diline sahip ol” düsturuyla inançsallaştırmıştır. Burada “el” (il) zahirî anlamda “el” ,batınî anlamda ise “yurt” anlamındadır. Ünlü şairimiz Mehmet Emin Yurdakul:

 “Unutma ki, şairleri haykırmayan bir millet,

  Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir”

  Dizeleriyle şiirleştirir. Yüce peygamberimiz Hz. Muhammed “Hikmet şiirden geldi.” ,başka bir sözünde ise Allah’ın arşının altında hazineler vardır ki, bunların anahtarları şairlerin dilleridir.”1. Der.

    Bunun orijini ise Kur’an-ı Kerim Hucurat Suresi 14. Ayeti kerime;  gönülden inanmayı ve muhabbeti esas aldığından “kırklar meclisi” nde bu “Ali sırrı” olarak şairler tarafından gönül diliyle vurgulana gelmiştir.

  “Şanlıurfa’da müziğin gelişme sebeplerini araştırdığımızda bazı kaynak kişiler, Osmanlı döneminde saraydan sürgün edilen birçok musikişinasların Urfa’ya gönderildiğini, bu insanların yıllarca müzik birikimlerini yöre insanlarına aktardıklarını ifade etmişlerdir.”2.  

     “Osmanlı İmparatorluğu’nda Namık Kemal’e ve Ziya Paşalara değin vatan kavramı yoktu. Bizim güzel Türkiye’miz Türklerin vatanı değil, Osmanlı hanedanının mülküydü.

      Bizde “mülkü” değil de “vatan” sözcüğünü, ilk olarak kullanan ve bunu topluma benimseten Bektaşilerdir. Bugün bizim vatan şairi diye andığımız hem Namık Kemal hem de onun yoldaşı Ziya Paşa ve hatta Mithat Paşa Bektaşi’dir.

    Namık Kemal’in şiirleri ve yaşamöyküsü hakkında bir hayli araştırmalar yapıldı ve bu araştırmalar kitaplaştırıldı. Fakat bu yapıtların hemen hemen hiçbirinde onun Bektaşi olduğu yazılmadı ve bu konuda yazdığı şiirler okuyucuya sunulmadı. Bu işi ilk kez Bedri Noyan Dedebaba yaptı.

      Namık Kemal, “vatan, vatan!” diye haykırdığı ve vatan savunmasının kutsallığını anlatan “Vatan Yahut Silistre” adlı tiyatro eserini yazdığı için Magosa’ya sürülmüştür ve “Vatan mahzun, ben mahzun” diye diye Hakk’a yürümüştür.

   Namık Kemal’in dava arkadaşlarından Ziya Paşa da, tıpkı Namık Kemal gibi, İttihat ve Terakki’nin öncüsü olan Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin üyelerindendir. O, Amasya’da mutasarrıfken, Sivas’ta bulunan Mor Ali Baba’dan nasip alarak Bektaşiliğe girmiştir. Aşağıda yer alan şiirler Ziya Paşa’nın Bektaşiliğini kanıtlamaktadır:

“Der’i Âl-i Âba’dır melce-i erbab-ı imanın

  Ko sofî gayret-i Süfyan’la müstefid olsun”                                

Ziya Paşa, Arap İslam yorumuna şiddetle karşıdır. Ona göre İslam uygarlığı yıkılmıştır. Doğu ahlakı kendisine dayanmayacak derecede bozulmuştur. O, bu konuda şunları söylemektedir:

 “Diyar-ı küfrü gezdim, beldeler keşâneler gördüm

   Dolaştım mülk-ü İslâmı, bütün viraneler gördüm.”

Ziya Paşa Erenler, Bektaşi ahlakını içine sindirmiş bir insandır. Bu konudaki birçok şiirleri bunu kanıtlar.”3.

    Ziraat Bankası’nın kurucusu, Mithat Paşa’nın sürgüne gönderilme olayı ise şöyle gelişir: “Mithat Paşa oturduğu kanepeden kalkıp pencereden denize doğru baktı. Birkaç dakika oyalandı. “Gitmeli ha!” dedi.

Said Paşa: “Evet, gitmeli, iki yaver iki çavuş sizi istimbot ile İzzettin’e götürmek için iskelede bekliyorlar” cevabını verdi. Mithat Paşa çıkarken: “Allah rahmet eylesin bu millete” diye söyleniyordu.”4

Urfa; tarih, kültür ve edebiyat araştırmalarında her nedense, bu ünlü şairlerin dizelerinde dile getirilen “Al-i Aba” veya “Ehlibeyt” vurgulamaları üzerinde hiç durulmaz, Urfa “Haşimî’ye Meydanı” ve Debbağhane camii minaresindeki dört yöne nakşedilmiş “Ali” isim “rozeti”nin simgesel manası da hiç düşünülmez. Ancak, bu gerçeği şairler dizelerinde vurgular.

      Ziya Paşa’nın  “Der’i Âl-i Âba” (İlmin kapısı)’ya çektiği dikkati, Urfa’lı şair Nabi’de oğluna şöyle nasihat eder;

 “Hamdu li’llah nesebin Âlidir

 İlm ile ced ü ebin Âlidir.”5.

 Dizeleri ve Ünlü Gazelhan merhum Kazancı Bedih’in seslendirdiği ehlibeyt bağlılığını vurgulayan;

 “Ya Rab dür eyleme bizi, evlad-ı Ali’den

   Biz onların bendesiyiz kal-û beliden.”

Dizeleri, yukarıda Ziya Paşa’nın dizeleri ile örtüşür. Ayrıca hala, özellikle Urfa Sıra Geceleri, Ziya Paşa’nın aşağıya çıkardığımız şu güftesiyle başlar:

“Asafın mikdarını bilmez Süleyman olmayan

 Bilmez insan kadrini Âlemde insan olmayan

     Zülfüne dil vermeyen bilmez gönül ahvâlini

     Anlamaz hal-ı perişânı perişan olmayan(aman)*

Rızkına kani olan gerdûna minnet eylemez

Âlemin sultanıdır muhtaç-ı sultan olmayan

      Kim ki Hak’tan korkmaz andan korkar erbâb-u ukûl

      Her ne isterse yapar Hak’tan hirâsân olmayan(aman)

İtiraz eylerse bir nâdân Ziyâ hâmûş olur.

Çünkü bilmez kadri- güftârı suhendan olmayan”6

Evet, Osmanlı devrinde sürgün edilen şairlerden bir çoğu Urfa’ya gönderilmiştir. Cumhuriyet devrinde ise Behçet Kemal Çağlar, Yahya Kemal Beyatlı ve Mehmet Emin Yurdakul Urfa Milletvekili olmuşlardır.

     Günümüzde ise hala Urfa Sıra Geceleri’nde Ziya Paşa’nın, Urfa Divanı’nın açış güftesi aynı duygu, düşünce ve inanç dolu bir eda ile zevkle okunur.

*****

1- Aşir Kayabaşı, “Kısaslıdır Bizim Aslımız Tarihi, Tasavvufî, Sevgi Şiirleri” ,Urfa’nın Sesi Özdal Matbaacılık Tes. Tic. Ltd.Şti., Şanlıurfa, 2019, s.224-225; M. Çağatay Uluçay, “İlk Müslüman Türk Devletleri” ,MEB., İstanbul, 1977, s.207

2-Abuzer Akbıyık-Salih Turhan-Sabri Kürkçüoğlu-Osman Güzelgöz-Kubilay Dökmetaş, “Şanlıurfa Halk Müziği” ,Şanlıurfa Valiliği Cem Veb Ofset Ltd. Şti., Ankara, 1999, s.23

* Mevlana; “şiir, velilerin büyük kermetlerindendir. Önce şiir gelir, sonra kimya” ,Nizamî ise; “Büyükler şairin çevresinde halka oluşturdular. Peygamberlerden sonra şairler geldi” der.

* Namık Kemel  de bir dizesinde; “Tek başıma kalsam Şeh-i devrâna baş eğmem - Namık nideyim hanede evlâd ü iyâl var” der ve Kıbrıs’a sürülerek Magosa zindanına atılır.

3- Şakir Keçeli, “Uluslaşma Sürecinde Bektaşi Aleviler ve Atatürk” ,Kaynak Yayınları, İstanbul, 2006, s.83-84-85

4- Vahdettin Engin, “Bir Devrin Son Sultanı II. Abdülhamid” ,Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2017, s.37

* Mithatpaşa Yıldız Sarayı’nda yargılanarak, Taif’e sürgün edilir. Orada zindanda boğdurularak öldürülür. Yargılaması hakkında savunmada: “Bu iddianamenin iki yeri doğrudur. Biri başındaki besmelesi, diğeri sonundaki tarihi...” der.

5- Prof. Dr. Abdülkadir Karahan, “Nabî” ,Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 820, Ankara, 1982, s.3-4; Alpay,s.148)

6- Abuzer Akbıyık-Salih Turhan-Sabri Kürkçüoğlu-Osman Güzelgöz-Kubilay Dökmetaş, “Şanlıurfa Halk Müziği” , s.560; * Bu güfte aynı zamanda Şanlıurfa Divanının güftesini de oluşturmaktadır.  

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı