Advert
Advert
Mustafa Kemal Paşa ve Kudüs:
Aşir Kayabaşı

Mustafa Kemal Paşa ve Kudüs:

Reklam

Yurdumuzu dört bir yandan işgal eden emperyalist güçler, harekata geçmeden önce, 1916 tarihinde topraklarımızı kendi aralarında bölüştüler. İşgal altındaki şehirlerde tam bir karamsarlık hakim iken, Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı Ulusal Kurtuluş savaşının Çanakkale cephesin:

        Mehmet Niyazi Bey, Binbaşı Lütfi Bey’i onun dövüştüğü yerde anlatıyordu:

    “...Doktor Mehmet Selim bir ara üzerinden geriye atlandığını farketti. Son siperlerde bulunuyordu. Bozgun mu başladı kuşkusu ile başını kaldırdı. Başının ucunda elinde kanlı bir satır sallayan bir Senegalli bulunuyordu. Artık şüphesi kalmamıştı, cephe yarılmış, düşman birlikleri Kerevizdere’ye doğru iniyorlardı. Doktor Mehmet Selim’in gözyaşları terine karıştı. Bu anda davudî bir ses duydu. İnsan sesi değildi sanki bu ses. Ciğeri sökülen bir aslan kükrüyordu:

“Yetiş ya Muhammed kitabın gidiyor!”

     Gelibolu Yarımadası’na sığmayan bu seste ölümden daha korkunç bir şey vardı. Bu ses 1. Tabur Kumandanı Binbaşı Lütfi Bey’in sesiydi. Mehmet Selim’in üzerinden atlayanlar çoğaldıkça Binbaşı Lütfi Bey’in sesi de korkunçlaşıyordu.

  “Yetiş ya Muhammed kitabın gidiyor!”

    Doktor Mehmet Selim üzerinde savrulan ölüm tırpanına rağmen başını siperden çıkarıp geriye baktı. Arkadaki düzlükte müteffik askerleriyle Türk askeri birbirine girmiş, dipçik dipçiğe, süngü süngüye boğuşuyorlardı.

   Üstü başı kan içinde savurduğu palası yıldır yıldır yanan, orta boylu-tıknaz Lütfi Bey fırıldak gibi dönüyor, süngülerden sıyrılıyor, önüne gelen düşmanı biçiyordu. Sipere çekilen Doktor Mehmet Selim’in kulağı Lütfi Bey’in sesindeydi:

“Yetiş ya Muhammed kitabın gidiyor!”

    Binbaşı Lütfi Bey’in sesi her duyduğumda daha yakınına geliyordu artık. Nihayet siperin üzerinden ters tarafa atlamalar başladı. Akşam karanlığı çökünce sabahki siperlerin gerisindeki iki siperin daha alındığı anlaşıldı.*”2

     “5 Düşman taburu 27. Alayın yan ve gerilerini tehdit etmekte, Conkbayırı ve Kocaçimen gibi kilit tepeler tehlikeye girmekte iken 08.30’da Bigalı’da yola çıkan 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, emrindeki 57. Alay ve bir batarya ile birlikte saat 10 sıralarında Kocaçimen’e geldi.* Düşman gemilerinin bombardımanı buradan açıkça görünüyordu.

     Yarbay Mustafa Kemal, 57. Alay Komutanı Hüseyin Avni Bey’e, alayı tepenin arkasında taarruza hazırlamasını söyledi ve “Emrimi bekleyin” diyerek Conkbayırı’na doğru yürüdü.

     15 dakika geçmemişti. Emir Subayı nefes nefese gelerek tümen komutanının hücum emrini getirdi.* Düşman avcı hatları Yarbay Mustafa Kemal’in üç yüz-dört yüz metre yakınındadır.

      Hüseyin Avni Bey sözlerini “Allah muvaffak etsin” diye bitirirken Mustafa Kemal Bey yanlarına geldi ve “Birkaç kelime edeceğim.” Dedi: “İlk hedef Akdenizdir ileri”, dedi ve ilave etti:

     “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir.

      Göstereceğiniz şecaatle hem durumu hem vatanı kurtaracaksınız. Allah bizimle beraberdir ve bizi görmektedir. Haydi hücum! Allah Allah!”*

   Saat 11’e gelirken alayın 1. ve 2. Taburları hücuma geçti.* Saat 12’ye doğru Conkbayırı’nın etrafında düşman kalmadı.”1.

   “Ortada bütün cihan bize düşman ve bize düşman olan cihanın karşısında yalnız Mustafa Kemal Paşa! Meğer yüce Muhammet’in ruhu, Mustafa Kemal’e: “Yürü!... ve korkma!...  

    Avrupa medeniyetinin çelikten kaleleri yakıp eriten mermileri, senin askerlerinin çıplak göğüsleri üstünde kırılacak!” diyormuş.

       Sonucun böyle olacağına inanacak kaç kararsız ve tarafsız gösterilebilir!..”2

Atatürk; Kudüs’ü Yahudi ve Hristiyanlara Çiğnetmeyeceğiz. Şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet’in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet’e lakayt olmakla itham edildik.

      Fakat bu ithamlara rağmen peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. Cedlerimizin, Selahaddin’in idaresi altında, uğrunda Hristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allah’ın inayeti ile kuvvetliyiz."

       Yinelemek gerekirse “Yüce Muhammet’in ruhu, Mustafa Kemal’e: “Yürü!... ve korkma!...demiş.” İzmir İşgalden kurtarılınca Anadolu insanı da, aşağıdaki dizeleri marş olarak terennüm etmiştir:

YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA YAŞA

 

İzmir’in dağlarında çiçekler açar
Altın güneş orda sırmalar saçar
Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar
Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa
Adın yazılacak mücevher taşa

İzmir’in dağlarına bomba koydular
Türk’ün sancağını öne koydular
Şanlı zaferlerle düşmanı boğdular
Kader böyle imiş ey garip ana
Kanım feda olsun güzel vatana

İzmir’in dağlarında oturdum kaldım
Şehit olanları deftere yazdım
Öksüz yavruları bağrıma bastım
Kader böyle imiş ey garip ana
Kanım feda olsun güzel vatana

Peygamber kucağı şehitler yeri
Çalındı borular haydi ileri
Bozuldu çadırlar kalmayın geri
Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa
Adın yazılacak mücevher taşa

Türk oğluyum ben ölmek isterim
Toprak diken olsa yatağım yerim
Allah’ından utansın dönenler geri
Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa
Adın yazılacak mücevher taşa   

      Bu coşkulu güven verici tezahürat insanların gönüllerini coşturarak Kudüs’te şöyle dillendiriliyordu: “Kudüs’te toplanan on binlerce Arap minarelere ve kulelere yerleştirilen İngiliz mitralyözleri, zırhlı otomobillerindeki İngiliz askerleri karşısında semayı dalgalandıran bir gürleyişle coşkun ve korkusuz haykırıyorlar:

    “Yaşasın Mustafa Kemal Paşa!”3                    

 

1- Recep Şükrü Apuhan, “Çanakkale Geçilmez” ,Timaş Yayınları, İstanbul, 2012, s.184-185-57-58

2- Selâhaddin Çiller, “Atatürk İçin Diyorlar ki” ,Varlık Yay., İstanbul,1978,s.112; Süleyman Nazif, “Atatürk ’ün Nükteleri-Fıkraları-Hâtıraları”,1963,s.14;“O ses, peygamberimizle aynı adı taşıyan Mustafa Kemal’in sesiydi.                                                                                  

 3- Selâhaddin Çiller, “Atatürk İçin Diyorlar ki” ,Varlık Yayınları, İstanbul, 1978, s.100; Fransız Yazarı Pierre Benoit, “Atatürk için, ölümünden sonra Hatıralar ve Hayattayken Yazılanlar” ,1939, s.145 

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı