Bu bilgiler elbette ki tarih kitaplarında yerini almıştır. Ancak konumuz bu değil, fakat bizim de bildiğimiz, gördüğümüz, dinlencesini dinlediğimiz kadar Kısas köyünde “Deveciler” adıyla anılan kervancıların Halep ve Van güzergahında yük taşıdıklarını biliyoruz.
Bu konuyu biraz daha özele indirgersek, bu deveciler ve köyün yaşlıları, hatıralarını, özellikle de yol güzergahlarını anlatırken, konaklama yerlerini hatırımızda kaldığı kadarı ile; Üç kuyu, Yedi kuyu, Siverek, Diyarbakır, Bingöl, Bitlis, Adilcevaz. Van vd. diye anlatır, Bitlis’in dağlar arasındaki geçit yollarından geçerken aha şimdi dağdan eşkıyalar iner yolumuzu keser mallarını almalarından korkarak, ürkerek geçtiklerinden bahsederdi.
İşte bu devecilerden biri de Dedem Aliağa Hüseyin ve deveci arkadaşları Topal Ahmey, Hevrik Ali (Demircan), Saro Veli (Uysal) Tato Hasan (Aykaç), İsaleks (Baykar) vd. idi. Bu devecilik mesleği yanında dedemin bir de özel olarak ilgi alanı bağcılık merakı vardı.
Bu nedenle geçtikleri şehir, kaza, kasaba ve köylerden bağ fidesi toplayıp getirerek, köyümüzde filizlendirir ve hiç unutmam eni 15 baran boyu ise 55 baran toplam 825 tiyenk küçük bağımızda yaklaşık 750 tiyenkde büyük bağımızda olmak üzere toplam 1575 tiyenk bağımız vardı. Bu üzüm bağlarında erken olgunlaşan tiyenklerde çeçit çeşit azazi, kara üzüm, kara kabarcık, sarı kabarcık, pestil kabarcığı, çiloreş, eşek karası, kocaboğan karası, tehevanı, şeker üzümü, balma, curburı, hatın parmağı, tilki kuyruğu, hummusu, gülgüllü üzüm çeşitleri yetişirdi.
Kısas’ta toprak ağası olmadığı için köyde hemen hemen her ailenin bağı vardı. Birçoğu evinin ihtiyacı dışında Harran Ovası köylerinde üzüm çerçiliği yaparak zahiresini yemin eder, geçimini sağlardı.
Urfa’da kara üzüm denince bir süre Kısas’ta ikamet ederek çerçilik yapan Urfalı Durak Şerbetçi (Hastevey)’nin; “Kara üzüm habbesi, gönlüm sevmez herkesi- Olursa o kız olsun gönlümün eğlencesi” dizelerine konu olan bu üzüm çeşidinin bir de hikâyesi var.
Bu üzüm bağ tiyenklerini yetiştirmek daha büyük bir uğraştı. Toprağa dikilen üzüm çırpısı, filizlenince, onu mera hayvanlarından ve ovanın 50-60 dereceye varan sıcağından korumak için, toprak yüzeyine yeni çıkan filizi, güneşin yakıp, kurutmaması için üzerine toprak keseklerinden hoyyuk yapılar ve filizin sert topraktan dışarı çıkması için, filizin olduğu yerdeki toprak ezilip-ufalanarak çıkması kolaylaştırılırdı.
Ben bizim bağ fidelerinin bu yöntemle işlenişini Ayvaz emmiden görüp gözler, bu hassas davranışını izlerdim. Ayvaz emmi filizin etrafına su verilerek kaymak tabakası gibi kurumuş, filizin etrafını alçı gibi sarmış toprağı, Ayvaz emminin çirtik parmağı ile ezip yumuşak ince toprak haline getirilişini izlerken, vay mı! ki, toprağı ufalarken filizi kırdığında, hemen elinin, ters yüzünü toprağa vurur, elim kırılsaydı da bu filiz kökünden kopmasaydı derdi.
Bu üzüm bağları yetiştiğinde bağmancılar cinsine göre pestil, çekçek, kesme, kandil, kuru üzüm, kara ve gün pekmezi, pekmez içerisinde kazanda pişirilmiş hamurdan kehke (burma tatlı gibi) ve kara üzüm sirkesi gibi çeşitli şire yiyeceği yapılır ve Urfa’ya geldiklerinde ise merkep sırtındaki iki sandığa doldurularak getirdikleri üzümü şehirde tanıdık dostlarına sepetlerde ikram eder, sandıktakileri ise çarşıda pazarlarlardı.
16. Yüzyıl Urfa TD kayıtlarında Kısas köyündeki bağ kökü sayısı ve ödenen vergi kaydı şöyledir:
YIL 1518* 1540 ** 1566 **
Köyler Kök Sayı Resim Kök Sayı Resim Kök Sayı Resim
Kısas - - 8400 250 95000 2750”6
Bu bağlar ekolojik dengeyi sağlar, bağ tiyenkleri üzerinde yuva yapıp, yavrulayan öğürük, şububup, kürküre, kırlangıç, güvercin cırcır böceği vd. kuşlarının ötüşleri ve böceklerin Ancak, günümüzde modern ziraat’te kullanılan zirai ilaçlar hem kuş türlerinin nesli tüketti, bazı otsu bitkiler de yok oldu.
Atatürk Barajı sulama sisteminden de çiftçiler bilinçsizce bol sulu tarıma geçilince bağlar da eski verimini kaybetti, pamuk üretimi ekonomik getirisinden ötürü bağlar kökünden sökülerek, tarlaya dönüştürüldü.
Kısalılar bağ mevsimi bağa göçünce kurdukları hayma ve çadırlarda ikamet ederler, içecekleri suyu da kuyulardan çekerek merkep sırtında bağa getirerek, toprakta pişirilerek, kırmıt haline getirilmiş küplere doldurur, küp suyu serin tutar ve ihtiyaçlarını karşılardı.
Bağların bir keyifli yanı da geceleri açık havada bağda uyumak kadar güzel bir şey tarif edilemeyeceği gibi, yıldız kümeleri içerisinde uykuya dalan insanlar, hayalleri ile deliksiz bir uykuya dalardı. Türkmen şairi Muradılla Ziyadıllaoğlu*;
“Evrende iki yol var. Biri gökteki Samanyolu, ikincisi ise yerdeki İpek Yolu’dur. Oğlum, İpek yolu dünyanın ipek kemeridir. Bu kemerin bulunduğu yerlerde yaşayan halklar ticaret ve ilim yönünden ileri gitmiş büyük insanlardır.”7 Der.
Samanyolu, açık havada uyuyan insanların hayal dünyası, günlük çalışma yorgunluğu için de deliksiz bir uyku demekti. Kısas bağlarını Kısaslı şair Aşir Kayabaşı da şöyle vurgular:
Kısas’ın bağlarında
Eşkınlar birbirine sarılmış
Tonlarca üzüm
Başak başak sümbüller
Tarlalarda çiçekler,
Yağlıcalar
Kır çiçekleri açmıştı
Tektek Dağlarında
Koyun kuzusuna kavuşmuş
Ne bir kurt korkusu vardı
Yollarda
Ne ayağa dolaşan bir çalı
*Beriden geliyordu
Kısasta Türkmen kızları”8
Urfa tarihte Astronomi bilim eğitiminin de yapıldığı bir merkezidir. Bu itibarla Kısaslı bağmancılar gökyüzündeki gezegenlere bakarak mevsim değişikliğini gözler ve meyvelerin olgunlaşıp olgunlaşmadığını, yıldız kümelerinden anlardı:
Bu itibarla önce gökyüzüne bakılır Terazi yıldızının doğup doğmadığını gözlenir, onu gördüğünde:
“Doğdu terazi oldu birazı”9. sonrasında ise Kuyruk yıldızını takip eder, onun da doğduğunu görünce; “Doğdu kuyruk kalmadı koruk” * yargısına varır ve artık bağlarda, kurdukları çadır ve haymalar da barınmak üzere ailecek bağa göçmeye başlarlardı.
“Geçmişte dört bir tarafı üzüm bağlarıyla çevrili olan Kısas yaklaşık 1200 dönüm bağa sahipti. 1990’lı yıllara kadar vardı, 1995 yılında GAP Atatürk Barajının gelmesi ile yeraltı sularındaki yükselmesi ve toprağın diğer sanayi ürünü ekim nedeniyle bağ tiyenkleri söküldü:
*****
6- Ahmet Nezihi Turan, “XVI. Yüzyılda Ruha (Urfa) Sancağı”, Şurkav Yayınları: 27, Şanlıurfa,2005, s.272
7- Prof Dr. Malik Muradov, “İpek Yolu Özbek Halk Bahşıları Sanatı”, İpek Yolu Uluslararası Halk Edebiyatı Sempozyumu Bildirileri”, T.C. Kültür Bakanlığı: 1623, Halk Kültürünü Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları: 207, Ankara, 1993, s.393
8- Aşir Kayabaşı, “Kısaslıdır Bizim Aslımız Tarihî, Tasavvufî, Sevgi Şiirleri”, Urfa’nın Sesi Özdal Matbaası Tes. Tic. Ltd. Şti., Şanlıurfa, 2019, s.79
9- Ali Rıza Yalman (Yalgın), Cenup’ta Türkmen Oymakları I”, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları: 256, Ankara, 2000, s.55