Advert
Advert

Urfa’nın en büyük sorunu imar problemidir

Medya Yazarlar Derneği Başkanı Abdulkadir İkbal ile çalışmaları, çıkardığı kitapları, Kobanililere yardım, tarım arazileri ve Kürt sorunu konusunda Haber Müdürümüz Aziz Budak bir söyleşi yaptı. İkbal, “Bugün Şanlıurfa’nın en büyük sorunu imar problemidir ve verimli arazilere imar verilmesidir.” dedi.

Urfa’nın en büyük sorunu imar problemidir
Urfa’nın en büyük sorunu imar problemidir Admin
Advert

İkbal: “Bir kitap ihtiyaç varsa yazılır. Eğer bir boşluğu dolduracaksa, hakikaten ihtiyaç varsa ve okuyucu arıyorsa yazılır. Yoksa ben 20-30 tane kitap yazacağım okuyucu yoksa ne olacak ben kendim dağıtacağım. Ben kendi fikirlerimi söylüyorum diyorum ki çok kitap yazmaktansa ses getirecek, hakikaten bir boşluğu doldurabilecek bir kitap olsun.”

Haber Müdürümüz Aziz Budak’ın, Medya Yazarlar derneği Başkanı Abdulkadir İkbal ile yaptığı röportaj:

Hocam yazarlığa nasıl başladınız?

İlk yazarlığım Rahmetli Bekir Ayhan’ın çıkartmış olduğu Şafak Gazetesi’nde başladım. Birkaç makaleyi orada yazdım. Sonra Hizmet Gazetesi’nde yıllarca günlük makaleler yazdım. Güneydoğu Gazetesi’nde yıllarca yazdım daha sonra Ceylanpınar’a gittim ama Güneydoğu Gazetesi’ne yazılar gönderiyordum. Ceylanpınar’da ayrıca Anadolu Ajansı muhabirliğini yaptım. Urfa’ya tekrar döndüğümde Reha Gazetesi’nde yazmaya başladım, sonra Gap Gündemi, Yeni Urfa ve şu anda Şanlıurfa Olay Gazetesi’nde yazılarım yayınlanmaya devam ediyor. Ulusal olaraktan Milat Gazetesi’ne yazılarımı gönderiyorum. İnşallah güzel hizmetlere vesile olur diye düşünüyorum.

Şanlıurfa Basını hakkında neler söylersiniz?

Ben basının büyük bir güç olduğuna inanıyorum. Basın gerçekten ciddi manada ama birlik beraberlik içinde olmalı. Yoksa herbiri bir tarafa olursa olmaz. Bir konu üzerinde yoğunlaşmalı, yani memleketin bir problemi bir sorunu varsa bu konu üzerinde yoğunlaşmalılar. Bir konu üzerinde yoğunlaşırsa siyasilerinde, bürokratlarında o konu üzerinde duyarlı olacağına inanıyorum. Ama bugün ben bir gazetede yazdım, diğerleri ilgilenmeyince bu zayıf kalır. Yani güçlü olmamın bir yoluda basının memleket meselelerini bir araya gelerek bir güç halinde Televizyonu, radyosu ve gazetesiyle ortaya bir proje koyduğun zaman muhteşem bir ses getirir. Şimdi Ankara bizi nasıl duyacak ancak basın yoluyla duyar. Basın olmazsa biz başkente sesimizi nasıl ulaştıracağız. 4 Televizyonumuz, radyolarımız ve 10’a yakın gazetemiz var. Zaman zaman bunların toplantı yapmaları gerekiyor. Arkadaşlar kentimizin şu sorunu var, bu konu üzerinde yoğunlaşalım denilebilir. Aynı şekilde yazarlarında yapmaları gerekiyor. Mesela ben bir dönem askeriye gazinosu için yazı yazdım ve bir çok yazar arkadaşımızda bizleri destekledi. Kız meslek lisesi Kenan Evren döneminde askeri gazino yapılmıştı. Benim yazım üzerine diğer arkadaşlarda destekledi şu anda orası tekrar eğitime verildi. Demek ki basın sıradan bir iş değil. Birçok konuda basın olayı dile getirmiştir, o olay dikkat çekmiştir, bir çok eksiklikler giderilmiştir.

Geçtiğimiz günlerde bir kitap çıkardınız? Nasıl yazdınız neden esinlendiniz?

Ben fazla kitap yazmam, ben yazsam şimdiye kadar 40-50 kitap yazmıştım. Bir kitap ihtiyaç varsa yazılır. Eğer bir boşluğu dolduracaksa, hakikaten ihtiyaç varsa ve okuyucu arıyorsa yazılır. Yoksa ben 20-30 tane kitap yazacağım okuyucu yoksa ne olacak ben kendim dağıtacağım. Ben kendi fikirlerimi söylüyorum diyorum ki çok kitap yazmaktansa ses getirecek, hakikaten bir boşluğu doldurabilecek bir kitap olsun. Benin yazdığım 1. Kitabım Suruç’la ilgiliydi, son yazdığım kitapta nurculukla ilgili. Suruç’la ilgili kitap yazdığımda bir ekip kurmuştuk. Dolayısıyla o kitap bir boşluğu doldurdu. Bu kitap 3. baskısını yaptı buda demek ki kitap okunuyor yani. Ben yazar arkadaşlardan rica ediyorum herkes kendi ilçesinin kitabını yazsın. İlçelerimizde kalem oynatan arkadaşlarımız bu boşluğu doldurması lazım. Biri bana diyor ki hocam Birecik’le ilgili bir kitap yaz yahu ben Birecik’i bilmem nasıl yazarım. O Kitabı Birecikli bir arkadaşımızın yazması lazım. Orada yaşamış, Birecik’i biliyor, halkı tanıyor onun yazması lazım.

Bu yoğun çalışmanız arasında Kobanililer Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni kurdunuz. Birazda Derneğin çalışmalarından bahseder misiniz?

Biz Kobani Derneğini açtığımız zaman dedik ki acaba ne olacak. Emin olun ki bizde böyle bir hizmet yapacağımızdan aklımızın ucundan geçirmedik. Bende aslen Kobaniliyim, Benim orada çok akrabam var, bu dernek nasıl olacak diyorduk. Sonra bize bir dernek geldi dediler ki biz sizinle beraber burada bir okul açalım. Söz derneği hem İstanbul’da okulları var, hem Batman’da, Nusaybin ve Urfa’da okulları var. Bizde Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gittik bu konuda çalışmalar yaptık. Sonra baktık ki Devteşti’nde bir okul açıldı ve şu anda 4 yüzün üzerinde öğrencisi var. Yani 4 yüzün üzerinde Suriyeli çocuğu eğitime kazandırdık. Bununla beraber 20 öğretmende görev yaparak maaş almaya başladı. Herkesin bunu bilmesini istiyorum ‘Okumayan çocuk bomba gibidir’ ama eğitim insanlara bir şeyler verir bir şeyler katar. Okulun müdürünü Milli Eğitim Müdürlüğü atamıştır, Türk’tür. Ama öğretmenler Suriyelidir. Dernek olarak Dul ve yetimler üzerinde çalışmalar ve yardımlar yapıldı. Bazı gelen yardım tırlarını Suriye’ye gönderdik.

Kentimizdeki Kobanililere yardımlarınız oldu mu?

Tabiki buradaki Kobanili insanlara yardımlarımız olmuştur, ama maalesef bu olay çok uzadı. 3 yıl oldu herhâlde buradaki insanlarda artık bunlarda kendi ayakları üzerinde dursunlar diyorlar. Artık bunlarda çalışsınlar, kendilerine iş yapsınlar diyorlar bu vesileyle yardımlarda azalıyor. Eskiden yardım fazlasıyla geliyordu ama şimdi azaldı. Burada da bir ekip çalışıyor, burayı ben kurdum arkadaşlarla beraber çalışıyoruz. Zaman zaman iş müracaatları da oluyor, bazılar bizlere işçi lazım diyor bizim arkadaşlarda devreye girerek onlara işçi temin ediyorlar.

Suriye’den gelen insanların kentimize artısı veya eksisi oldu mu?

Tabi ki bu olay kolay değil, yani bir insan evini, kentini, akrabalarını bırakıp başka bir ülkeye göç etmesi çok zor bir olay, tarifi mümkün olmayan bir dramdır. Aileler birbirinden koptu, kimi Avrupa’ya gitti, kimi Asya devletlerine gitti. Emin olun ki cep telefonları olmasaydı baba evladını kaybedecekti, koca hanımı kaybedecekti ve iletişim sayesinde bu bir nebze önlendi. Kentimize gelince tabiki nüfusumuz birden bire %50 arttı. Bu artış kentimize büyük küflet getirdi. Bunlara su lazım, elektrik lazım, ev lazım, cadde, sokak, eğitim, sağlık lazım. Ama insanların rahat bir şekilde yaşaması için hızlı bir çalışma yapıldı. Devletimiz hızlı bir şekilde çalışmasını yaparken, halkımızda bu işe sahip çıktı, kapılarını açtı, misafir etti, gerektiği yardımı yaptı, kimse aç ve açıkta kalmadı. Ama burada Türkiye’nin bir yanlışı oldu okumuş insanlara sahip çıkmadı. Mesela doktorlar Suriyeli insanlara hizmet versin. Mühendisler var mesela bunları değerlendir, öğretmenler Suriyeli çocukları okutsun bunları değerlendirmek lazım. Bakın Avrupa ve Amerika beyin göçünü aldılar. Kendilerine yarayacak diploma sahiplerini aldılar, diğerleri de bize kaldı, tamamda biz neden bunları değerlendiremiyoruz. Bu konuyu ben Bakanımız Faruk Çelik beye bir toplantıda 2 saate yakın konuştuk. Dedim ki sayın bakanım bu okumuş kesim bizim için bir avantajdır, adam hazır eleman alın bunları istihdam edin çalıştırın dedim. Bize mevzuatları söyledi öylece kaldı. Maalesef böyle bir problem halende yaşanıyor.

Birazda Urfa’mızı nasıl gördüğünüzü sorayım Belediyelerimizin çalışmaları nasıl?

Ben geçenlerde bakanımız Faruk Çelik’e bir yazı yazdım. Dedim ki Harran Ovasını, Suruç Ovasını kaybediyoruz. Mevzuat yeterli değil, fıstık ağaçlarını kesiyoruz imar yapıyoruz. İnsanlar bir ömür fıstık ağacına emek veriyor ve muazzam bir gelirdir. Ben nasıl keser bunun üzerine bina yaparım, nasıl en güzel tarım arazilerinin üzerine bina yaparım. Sen Tarım Bakanısın bu konuyla ilgilen, İmar komisyonlarını sadece belediyelere bırakma Üniversite’nin ilgili birimlerini, Tarım İl Müdürlüğü ve Ziraat Odasını ’da dahil et imar komisyonlarında bunlarda bulunsun belediyelere bırakmayın dedim. Görüyoruz işte belediyelere bırakınca şimdi Harran Ovası bitecek, Suruç Ovası bitecek yani tarım arazileri işgal altında şu anda. Şu anda Türkiye’nin en büyük yatırımı sulama projesini neden yaptık o zaman. Şimdi siz bu toprağı betonlaştırarak heba ederseniz gelecek nesiller bizlere neler demezler. Bakın gelecekte dünya tarım üzerine kurulacak ama maalesef biz tarım arazilerimizi yok ediyoruz. Bakın Urfa’da 2 OSB var deniyor. Ben hayır kentimizde 3. OSB var diyorum biride Akçakale yolu üzerinde. Kardeşim O tarım arazilerinin üzerinde onların ne işi var? O zaman sanayi bölgesini neden kuruyoruz. Harran Ovasının ortasında fabrikalar var. Biz GAP Projesini neden yaptık o zaman yarın pişmanlık duyacağız. Bu gün Şanlıurfa’nın en büyük problemi imar problemidir, verimli arazilere imar verilmesidir.

Birde bakın Fırat önümüzden geçiyor, biz hala Fırat’ı Karakoyuna taşıyamadık, Hâlbuki Karakoyun Urfa’ya güzel bir anlam kazandıracaktı, eğer orayı suyla doldursak, oraya su gelse Urfa ne kadar muhteşem olacak, birde Sırrın Deresi var pislik içerisinde bunları suyla doldurursak Urfa başka bir hüviyet kazanacak. Bunları belediyeler ne zaman yapacak diye merak ediyorum. Projeler 100 yılı hesap ederek yapılmalı. Üniversite’yi 30 kilometre uzağa kurduk çok kötü yaptık. Hâlbuki Askeriyeyi oraya götürseydik, Üniversiteyi askeriyenin yerine koysaydık bakın o zaman kentimiz ne kadar harika olacaktı. Ne yaptık üniversiteyi 30 kilometre uzağa kurduk, fakir aileler gidemiyorlar. Şehircilik bir belediye başkanının aklına estiğini yapmamasıdır. Şehircilik bir bilim dalıdır ve şehirciliğin dünya ölçeğinde oturtulması lazımdır.

Kürt meselesi ve son yaşanan olaylar hakkında düşünceleriniz nelerdir.?

Bu işin güzellikle çözülmesi lazım, silah değil, birbirimizi öldürerek değil ne işe yarar bunlar, adam ölüyor çocuğu ailesi kalıyor, hamile kadınlar yetim çocuklar kalıyor. Bu bize ne kazandırıyor. Mesela geçmişte bizim Müslümanların üzerinde de baskılar vardı 163. Madde ama ne oldu çalışmalar yapıldı ve kaldırıldı. Yani herşey silahla hallolmaz, ilimle, ahlakla, hukukla, insaniyetle ama bugün olmaz yarın olur her şey bir defada olmaz. 30-40 yıldır yazık değil mi 800 milyar dolar bu işe para gitmiş. Bu parayla Türkiye, Avrupa’yı geçerdi. Ne işe yaradı bu kadar insan öldü, bu kadar aileler parçalandı yazık günah, her şey silah değildir.

Eklemek İstediğiniz bir konu var mı?

İlk yazımı Şafak Gazetesi’nde yazmıştım. Şimdi de son röportajımı Şafak gazetesi ile yapıyorum. Teşekkür ediyor, yayın hayatınızda başarılar diliyorum. (Aziz Budak- URFA ŞAFAK)

urfa çağdaş abdulkadir ikbal aziz budak şanlıurfa kobani Şanlıurfanın sorunu imar problemi tarım arazileri fıstık ağaçları gap projesi
Reklam
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı