Advert
Advert
Dicle Üniversitesi’nde dejavu…
Ercan Akkar

Dicle Üniversitesi’nde dejavu…

Reklam

Bir zamanlar sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin değil, Türkiye’nin de en önemli ve gözde üniversiteleri arasında yer alan Dicle Üniversitesi’nin kuruluşunu, birçok kişi gibi bende 1974 olarak biliyordum. Ancak araştırdığım kaynaklardan edindiğim bilgilere göre, Dicle Üniversitesi’nin temelinin 1966 yılında Ankara Üniversitesi bünyesinde atıldığını görüyoruz.

 1966 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde öğrenime açılan Dicle Üniversitesi’nin, o günkü ismi Diyarbakır Tıp Fakültesi’ydi. Ankara Üniversitesi bünyesindeki Diyarbakır Tıp Fakültesi,1969 yılında öğrencilerini Diyarbakır'a nakletti. 1974 yılında ise Fen Bilimleri Fakültesi’nin açılması ile Diyarbakır Üniversitesi fiilen kuruldu. 1982 yılında ise Diyarbakır Üniversitesi'nin ismi Dicle Üniversitesi olarak değiştirildi.

 Sonraki yıllarda Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Batman, Siirt gibi illerde Dicle Üniversitesi’ne bağlı fakülte ve yüksekokullar açıldı. Bu durum taki bu illerde üniversiteler kurulana kadar böyle devam etti. Yani bir nevi Dicle Üniversitesi bünyesinden birçok üniversitenin de temelleri atıldı.

 Binlerce dönüm arazi üzerine kurulan Dicle Üniversitesi bünyesinde; 13 Fakülte, 11 Meslek Yüksekokulu, 5 Yüksekokul, 1 Konservatuvar, 3 Enstitü, 8 Uygulama ve Araştırma Merkezi, 1 Eğitim ve Araştırma Hastanesi yer alıyor. Bugün kendisinden çok sonra açılan birçok üniversitenin bile 50 binden fazla öğrencisi bulunurken, Dicle Üniversitesi’nde sadece 30 bin dolayında öğrenci öğrenim görmektedir. Yıllar içinde yıpranan fakülte binaları ve derslikler yenilenmediği gibi kampüsün birçok noktası bakımsızlıktan adeta viraneye döndü. 

 Böylesine bir ön bilgi vermemdeki amaç, Dicle Üniversitesi’nde 12 Temmuz 2016’da rektörlük seçiminin yapılacak olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla dünü ve bugünüyle kısa bir hatırlatma yaptığım ve 8 yıldır rektörlük koltuğunu işgal edenle, daha önce bu koltukta oturanlar ve de yarın bu koltuğa oturacakların durumunu anlamak açısından bu hatırlatmanın rehber olacağı kanısındayım.

 Dicle Üniversitesi’nin bugüne gelmesinde hiç kuşku yok ki, önceki rektörlerin büyük katkısı olmuştur. Şuanda işbaşında olan ve 2 dönemdir rektörlük koltuğunda oturan Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, 2007’deki genel seçimde AK Parti’den Diyarbakır 8’nci sıra Milletvekili adayıydı. AK Parti Diyarbakır’dan o dönem 6 vekil çıkartınca Prof. Dr. Saraç, meclise girememişti. Prof. Dr. Saraç, 1 yıl sonra da rektörlük seçimine girerek, en fazla oy olan adaylar arasında 3’ncü sırada yer almasına rağmen dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün imzasıyla rektör olmuştu.

 Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç’ın, rektör adayı olduğunu açıkladığı basın toplantısına bende katılmıştım. Prof. Dr. Saraç toplantıda, önceki yönetimleri suçlayan açıklamalar yapmış, Diyarbakır ile Dicle üniversitesi arasındaki kopukluğu kaldıracağını, üniversitenin uluslararası alanda başarılı olmasını sağlayacağını, alt ve üst yapıya önem vereceğini belirten vaatler dizisi sıralamıştı.

 İlk döneminde yaptığı ayrımcılık ve icraatlar nedeniyle çokça eleştirilen Prof. Dr. Saraç, tam tersine Diyarbakır ile Dicle Üniversitesi arasındaki son köprüleri de yıkmış ve kapalı bir yönetim sergilemiş, zaman zaman ise Fethullah Gülen Cemaati’ne yakın olmakla suçlanmıştı.

 Çok iyi hatırlıyorum. Diyarbakır’da Tabipler Odası öncülüğünde aralarında Ticaret ve Sanayi Odası, Baro, Eczacılar Odası, Eğitim-Sen’in de bulunduğu bazı sivil toplum örgütü temsilcileri, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi önünde basın açıklaması yaparak Rektör Prof.Dr. Ayşegül Jale Saraç’ı hedef almıştı.

 Ortak basın açıklamasını okuyan dönemin Diyarbakır Tabipler Odası Başkanı Selçuk Mızraklı, üniversitelerin bilimsel bilginin üretildiği, bu bilginin yeni kuşaklara aktarıldığı ve bilimsel birikimin toplumla paylaşıldığı alanlar olduğunu ifade etmiş, 1974’te kurulan Dicle Üniversitesi'nin bu alanlarda geri kaldığını söylemişti.

 Mızraklı, ‘Sayın rektör kimseyi ötekileştirmeyen, bilimselliği ve liyakati esas alan bir yönetim sergileyeceğini taahhüt etmiştir. Ancak atanmasının üzerinden geçen kısa zaman dilimi bile bu taahhütlerin tam aksine sayın rektörün dar grupçu, baskıcı, dışlayıcı, ötekileştirici, cemaatçi ve çatışmacı bir yönetim tarzını benimsediğinin örnekleri ile doludur. Çalışanların çoğunda, üniversiteyi bir takım cemaatler ile akademik çevre dışındaki kişilerin yönettiği kuşkusu oluşmuştur. Akademik ve idari personel parçalara ayrılmış durumdadır’ demişti.

 İkinci döneminde cemaatçilikle suçlanan ve görevden alınacağı yönünde haberler yayılsa da Prof. Dr. Saraç, başörtüsü manevrası yaparak, ‘Türkiye’nin ilk türbanlı veya başörtülü rektörü’ diye gündeme oturdu ve ikinci dönemini de zamanında tamamlamış olacak.

 12 Temmuz’da yeni rektör seçimi gerçekleştirilecek. Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, günahıyla sevabıyla Dicle Üniversitesi ve Diyarbakırlıların tarihindeki yerini alacaktır.

 Rektörlüğe adaylığını ilk açıklayan isim ise, yıllardan beridir Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç yönetiminde Dicle Üniversitesi Hastaneleri Başhekimliği görevini yürüten Prof. Dr. Sait Alan oldu. Prof. Dr. Alan, adaylığını açıkladığı toplantıda, ‘Amacım Dicle Üniversitesini uluslararası bir üniversite yapmaktır. Öğrenci sayısını 30 binden 100 bine çıkarmayı hedefliyoruz. Şehirle barışık bir üniversite olacağız. Ayrıca bizim yönetimimiz döneminde paralel yapı ve suça bulaşmış olanları tasfiye edeceğiz’ dedi.

 Eee ne diyelim. Güncel tabirle sanki Dejavu yaşıyorum. (yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık)

 Sevgiyle kalın. 

 

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı