MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, her halde rüyasında ‘HDP’nin kapatılması için bir twit atayım’ diye görmemiştir. Günler öncesinden gerek ortağıyla olan sorunları analiz ederek, gerekse oylarının sürekli olarak gerilediği bir süreçte ve de milliyetçiliğin bu kadar yükselişte olduğu bir dönemde her şeyi hesap ederek, danışmanlarıyla enine-boyuna düşünerek o twiti hazırlamıştır diye düşünüyorum.
Cumhur İttifakı’nın bir bileşeni olan MHP, resmi olarak hükümette yer almasa bile, yandaşlarının iktidarın her türlü nimetlerinden yararlanmalarını sağlayarak hem kadrolaştı, hem istediği yasal düzenlemeleri yaptırdı, hem de AK Parti ile diğer partiler arasında ilişkilerin daha fazla bozulmasına yol açacak çıkışlarda bulunarak tamamen kendine mahkum bir hale getirdi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, son olarak aralarında akademisyen, gazeteci, eğitimci, sanatçılarında bulunduğu 805 vatandaşın, insan hakları ve demokrasiye dikkat çekmek amacıyla 10 Aralık İnsan Hakları Günü yayınladığı bildiriyi, yine twitter üzerinden hedef aldı.
Bahçeli; ’Yine bildik aydın müsveddeleri, kiralık kalem, sözde gazeteci ve kimliksiz akademisyenlerden 805 çürük şahıs sipariş bir zillet bildirisine ortaklaşa imza atmışlardır. İhanet masasının başında mama kuyruğuna girmişlerdir. Bölücülük pervasızdır, pişkindir, pisliktir. Bölücülük medyada, üniversitede, belediyede, Meclis’tedir. Türkiye terörün belini hamdolsun kırmıştır, dağdaki eşkıyanın mukavemeti kırılmış, teröristlerin yurt içinde yurt dışında sonları görünmüştür’
Bahçeli tüm bunları AK Parti’nin, Doğu ve Güneydoğu’daki oylarının bir bölümünü Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’ne kaptırdığı yolundaki görüşlerin arttığı, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin yaptırımının gündemde olduğu, ekonomik sıkıntılar yüzünden dış politikada yeni arayışlar içine girdiği kısa zaman diliminde gerçekleştirdi. Böylece AK Parti’nin hareket alanını daralttı. Tüm bunların sonucunun Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçe görüşmelerine yansıdığını da görüyoruz. Özellikle MHP politikalarına yakınlığıyla bilinen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile HDP’liler arasındaki tartışma hakaretin de ötesine geçti.
Bu yaşananların ışığında MHP veya AK Parti gerçekten HDP’nin kapatılmasını istiyor mu? 1989’dan bu yana legal alanda siyaset yapan HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP ve BDP gibi partiler kapatıldı. Sonuç olarak bugün bileşenleriyle birlikte Kürt Siyasetini legal alanda temsil eden son parti HDP’nin kapatılması gündemde. HDP şu anda MHP’nin önünde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 3’ncü büyük parti. Sürekli olarak da en büyük Kürt partisine rakip bazı partiler kuruldu veya mevcut bazı Kürt partileri desteklendi. Ancak sonuç değişmedi, değişeceğine de ihtimal vermiyorum. Çünkü Kürtler için sadece bir parti daha kapanmış olacaktır. Oy verenler buhar olup uçmayacaktır.
Asıl mesele gerçekten milliyetçilikten beslenen MHP ve HDP’yi ‘terörize’ ederek hem kendi tabanını bir arada tutan ve ülkenin diğer sorunlarının konuşulmasının önüne geçen AK Parti, HDP’nin kapatılmasını ister mi? Asıl mesele bu...
PARALI REFAKATÇİ DÖNEMİ
Sağlık Bakanlığı ilginç bir uygulamaya imza attı. Belirli bir yaşın üzerinde bakıma ihtiyaç duyan koronavirüs hastalarına refakatçi izni verdi. Aslında bakım hizmetleri hastaneler tarafından veriliyordu. Ancak koronavirüste hasta sayısının yüksek olması ve sağlık emekçilerinin hastalığa yakalanmasından dolayı hizmetler aksıyordu.
Bilim insanları, sorunun personel yetersizliğinden kaynaklandığını ve bunun giderilmesi gerektiğini ifade ederek, bu uygulama nedeniyle dışarıdan paralı refakatçi tutulduğunu ve bunun da parası olanın parası olmayanın hayatını riske ettiği anlamına geldiğini söylediler.
Gerçekten de paralı refakatçi dönemi başladı. Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesi’nde, geceliği 300 lira ile 400 lira arasında paralı refakatçi tutulduğunu biliyorum. İnsanlar, ekonomik sıkıntılar nedeniyle hiç tereddüt etmeden sağlıklarını tehlikeye atarak bunu yapıyorlar. Hem de bu kadar atanamayan sağlıkçı ve işsizin olduğu bir dönemde.
Sevgiyle kalın.
