Muhterem okurlar, bilindiği üzere bir toplumun duygu, düşünce ve inancı, o toplumun yaşayan kültürel ve inançsal değerlerinde ifadesini bulur. İnsanlık tarihinde Aşure günü Hz. Nuh Peygamberden, İbrahim Halil Sofrasına kadar uzandığı gibi, İslam tarihinde ise İlk taziye geleneği “Muharrem Ayı, Aşure Günü Orucu ve Matem” inde kendini gösterir.
İnsanlık tarihinde bu ay hem felaket hem de kurtuluş günüdür: “O gün, yani aşure günü; Âdem peygamberin tövbesinin kabul edildiği, Nuh peygamberin gemisinin tufandan sonra Cudi Dağına oturduğu; İbrahim peygamberin atıldığı ateşten kurtulduğu; Yakup peygamberin oğlu Yusuf’a kavuştuğu; Hz. Muhammed’in doğduğu gün olarak ileri sürülür.”
İslam Tarihi’nde ise bilindiği üzere Yüce Peygamberimiz Muhammed Mustafa 571 tarihinde dünyaya geldi. 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret etti. 632 yılında da dünyasını değiştirdi. Onun ölümünden sonra Halifelik devri başladı.
Bu devir sonunda ise İslam hilafet, siyaset ve saltanata dönüştürülerek, İslam tarihinde hilekârlığı ile bilinen Muaviye halife oldu. Muaviye hayatta iken bu defa oğlu Yezit’i halife seçtirdi.
İşte bu hilekâr zihniyet devrinde, yüce peygamberimiz’in; “Amcam oğlu Ali ile kızım Fatma’nın çocukları Hasan ile Hüseyin benim göz bebeklerimdir” dediği, Hasan zehirlendi. Hüseyin ise 10 Muharrem 680 yılında Kerbela’da hunharca katledildi.
Ancak, ehlibeyt kafilesinden sadece İmam Zeynel Abidin çocuk yaşta olduğu için sağ kurtuldu, bu kurtulma bir şükür günü olarak, anma töreni yapılır.
İslam tarihinde önemli bir yeri olan muharrem ayının onuncu gününe “aşura günü” denilmektedir.
Bu günü bir öncesi ve sonrası ile oruçlu geçirmek sünnettir. Peygamberimiz (a.s.), Medine’ye geldiklerinde de bu orucu tutmaya devam etti ve ashabının da tutmasını istedi.” Bu konuda birçok hadis vardır, bir hadis-i şerif’te:
“İlahi ay Muharrem’ in “Aşure” adı verilen onuncu günü de pek kıymetlidir.
Bir başka hadiste ise, “Aşure gününde, on Müslümana selam veren kimse bütün müminlere selam vermiş gibidir.”
Tanrıya sevgi ile yaklaşmayı öngören Ehlibeyt inancı tarihte hiçbir zaman acı olmayıp, tatlılığı tavsiye ettiğinden Aşure de tatlılığı simgeleyen bir yiyecek olup, paylaşımı bir şöleni andırdığı gibi topluca yenir.
Aşurenin özü on iki İmam inancıyla da özdeşleştiğinden, onun oluşumunda da on iki çeşit nebat bulunur;
Bu on iki çeşit marmelat yüz derece bir kazanda kaynayınca, özünü suyuna verir. İşte bu bir “aşure” dir. Günümüzde sünni kardeşlerimiz de taziyeler de hele bir “aşür” oku dedikleri, Kur’an-ı kerim’den ölümle ilgili “on ayet” oku anlamındadır.
Oruçlu günlerde ise Alevi-Bektaşiler oruç açılırken su içilmez. Çünkü Hz. Hüseyin ve ehlibeyti’ne Kerbelâ çölünde Fırat nehrinden su içmelerine bile müsaade edilmediğinden, orucu su ile açmaz.
Matem ayı olduğu için, traş olunmaz, kıyafette şatafat aranmaz, Hz. Hüseyin’in başı kesilerek şehit edildiği için baş kesilmez.
Bunu en çarpıcı bir ifadeyle Urfalı Şair Abdi: “Mah-ı matemdir muharrem dideler kan ağlasın” dizeleri ile bu ayın bir “matem ayı” olduğunu şu Muharremiyesi ile vurgular.
MERSİYE- İ HACI ABDİ EFENDİ MERHUM
“Mah-ı matemdir Muharrem dideler kan ağlasın
Karalar giysin serapa ehl-i iman ağlasın
Macera- yı Kerbela’dan ‘ arş-ı Rahman ağlasın
Cennet- i A’la’da her dem hur-ı gılman ağlasın
Hanedan-ı Mustafa’ya hasm-ı can oldı Yezid
Nur-ı çeşm-i Fatıma-i zehra’yı etdirdi şehid
Olmasın asla Hüda’nın rahmetine müstefid
Uğrasın kahr-ı Cenab-ı Hakk’a her an ağlasın
Şimr-i mel’unun elinden koptı tufan-ı bela
Al kızıl kana boyandı çün zemin-i Kerbela
Dehşetinden titredi ‘ arz-ı semavat- ı ‘ ala
‘Âlemi ‘ Ulvide ruh-ı şir-i Yezdan ağlasın
Ekmel-i Al-i Rasul- i kibriyadandır Hüseyn
Cevher-i ferd-i ‘Aliyyü’l-murtaza’dandır Hüseyn
Böyle bir pak nesebdir etkıyadandır Hüseyn
Halına gökte melekler yerde insan ağlasın
Vak’a- i şah-ı şehidani heman etdikce yad
İltihab-ı zahm-ı dil eyler “dem a dem” izdiyad
Haşredek bu yare Bünyan za’il olmaz ya ‘ibad
Ağlarım ‘Abdi benimle dide-i can ağlasın”
İslam’ın ehlibeyt inancında “Acıyı bal eylemeyi” simgeleyen” Aşure günü büyük bir anlam ve önem arz ederek, peygamberimiz Muhammed Mustafa’nın torunu, Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’in 10 Muharrem 680 yılında Kerbela’ da şehit edilmesi ile düzenlenen Muharrem orucu ve Taziyet törenleri aşure gününün özünü teşkil etmektedir.
İşte bu öze sadık kalınarak bu yılda Ahi Evran-i Veli’nin “Kapını, elini ve sofranı açık tut” öngörüsünden hareketle, Aşure sofrasını, tüm misafir canlara açık tutulur. Gelemeyenlerin ise evlerine dağıtılır.
Bu duygu, düşünce ve inançla, bu günün anlam ve önemini idrak ederek, yüreğinde Ehlibeyt sevgisi taşıyan bütün mihman ve muhiplere; Aşure çorbanız nur iman olsun der, saygılar sunarım.