Eğitim; gazetecilerin meslek hayatlarında belki de en çok haber yaptıkları konuların başında gelir. Muhabirlik yapmış her gazetecinin, bu konuyla alakalı onlarca haberi ve anısı vardır mutlaka… Bunlar kimi zaman yetersiz okullar, kimi zaman tıka-basa sınıflar, kimi zaman tüm imkansızlıklara rağmen mucize yaratan öğretmenler, kimi zamanda her şeye rağmen okuyarak, çok güzel yerlere gelen örnek öğrenciler olmuştur.

Eğitim bir ülkenin her şeyidir. Fakat her nedense bir türlü doğru düzgün bir eğitim sistemine sahip olamadık-olamıyoruz. Bu her iktidar döneminde böyle oldu. Bugün 17 yıldan beri tek başına iktidarda olan AK Parti, maalesef her şeyi değiştirme gücüne sahip olmasına rağmen, bir türlü eğitim konusunda ileri ülkeler düzeyine yakın bir eğitim sistemi oluşturamadı. 17 yılda, Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturan her AK Partili Bakan, çok iddialı oldu, ama bir önceki bakanın oluşturduğu sistemi bozup ya da o sistemin ismini değiştirmekten ileri gidemedi.

Bunun herkese göre birçok nedeni olabilir, olması da doğaldır. Ancak bir gazeteci olarak benim gözlemim; gelişmiş toplumlarda eğitimdeki değişiklikler ülkenin daha ileriye gidebilmesi için yapılırken, üzülerek görüyorum ki, biz de ise iktidarlar, bu devasa camiayı geleceğinin güvencesi olarak kendi kontrolü altında tutmak istiyor. Şimdi vereceğim rakamları ve bu rakamların etki alanlarını siz de bir hesaplayın ve kararınızı ona göre verin.

Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre; 2018-2019 eğitim ve öğretim yılında orta öğretimde, resmi ve özel olmak üzere toplam 68 bin 411 okulda, 1 milyon 97 bin 292 öğretmen ve toplam 17 milyon 505 bin 379 öğrenci bulunuyor. Bu rakamlara çalışan personel dahil değil.

Yükseköğretim Kurulu, yani YÖK’e göre de; Türkiye'de 2017-2018 öğretim yılında üniversitelerde 7 milyon 560 bin 371 öğrenci eğitim alırken, akademisyen sayısının ise, 158 bin 98 olduğu belirtildi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte üniversite sayısı 200’ün üzerinde bulunuyor.

AK Parti iktidarı sürekli olarak her ile üniversite açmakla övünüyor, haklılar da… Bu büyük bir başarı, ama önemli olan bu üniversitelerin içinin dolu olması ve dünya standartlarında eğitim vermesidir.

-Bugün eğitim anlamında dünya da ilk 500 üniversite arasında, bir üniversitemiz var mı?

-Öğretim üyesi olmadığı için üniversitelerde 684 bölüm kapanmadı mı?

-Kapanan bölümler matematik, fizik ve kimya ağırlıklı bölümler değil mi?

-73 devlet üniversitesinde, öğrenci sayısı az olan 294 ikinci öğretim programı da iptal olmadı mı?

-400 bin dolayında üniversite öğrenci, ya kayıt silip, ya da kayıt dondurmadı mı?

-Son yıllarda ilkokuldan, üniversiteye kadar yurt dışında eğitim almak isteyenlerin sayısı hızla artmıyor mu?

-Gençler neden geleceğini yurt dışında görmeye başladı?

-Rektör seçimleri bile artık, Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılmıyor mu?

-En kutsal meslek olan öğretmenlerimize yeterli özlük hakkı ve yaşam standardı sağlanıyor mu?

-Dershane ve özel okul sistemi teşvik edilmiyor mu?

-Eğitim tamamen paralı hale getirilmek istenmiyor mu?

Camia büyük olunca sorun da, soru da büyük oluyor. Şimdi yeni bir sistemden söz ediliyor. Özellikle eğitim camiasının içindekiler, el ele vererek bu yeni sistemi enine boyuna tartışmalı, cesaretle eksikleri söylemeli, dünya örneklerini iyi incelemelidir. Yoksa bu Milli Eğitim Bakanı gider yerine gelen eskiden olduğu gibi yeni bir sistem ve isimler açıklamakla kalır. Yani eğitim sistemindeki yap-boz devam eder.

Dip not: 15-16 Haziran’da, haftaya Cumartesi ve Pazar günleri Yükseköğretim Kurumları Sınavı yapılacak. Milyonlarca gencimiz yine bu sistem içinde yarıştırılacak. Tüm gençlerimize başarılar diliyorum. Bundan sonra ki gençlerimizin, parasız, fırsat eşitliğinin olduğu, kaliteli bir sistemde öğrenim görmelerini temenni ediyorum.

Sevgiyle kalın.