Advert
Advert
PARA VERSEK Mİ, VERMESEK Mİ?
Ercan Akkar

PARA VERSEK Mİ, VERMESEK Mİ?

Reklam

İnsan var olduğundan bu yana varlık-yokluk arasında sıkışıp kalmış ve bunun sonucunda sınıfsal ayrımlar ortaya çıkmıştır. Varoluştan beri güçlüler ki, bu güçlülük ekonomik durumlarından kaynaklıdır, zayıfları yani ekonomik olarak kötü durumda olanları hizmetleri için kullanmış, sömürmüş, dilenci durumuna düşürmüş ve emek hırsızlığı yapmıştır.

Gündeme getirmek istediğim konu, varoluştan bu yana farklı şekil ve boyutlarda olan fakat, 21. yüzyılda yani sanayi ve modern çağda sayıları her geçen gün hızla artan, milletlerde lokal sorun olmaktan, çoktan çıkıp bir dünya sorunu haline dönüşen dilencilikle alakalıdır.

Kurulan dünya düzenine şöyle bir baktığımızda, kendilerine gelişmiş ülkeler diyenler, geri kalmış ülkeleri her türlü sömürerek kapısında dilenci haline dönüştürdüğünü görebiliriz.

Güçlülerin, zayıfların kaynaklarını sömürerek yarattığı bu global bakış açısını bir tarafa bırakarak, lokaldeki soruna göz atalım. Çok derinlere inmeden kendi kuşağımdan günümüze hatırladığımız dilenciliğe bakacak olursak çocukluk yıllarımızda kapıya gelen ve sokakta da tek tük rastladığımız dilenci profili görebiliyorduk. Belki o zaman fakir yani zayıf daha fazlaydı, ama sosyal dayanışma yani komşu dayanışması en üst seviyedeydi.

Çocukluk yıllarımızda herkes ihtiyacı olanı da, dilenci olanı da bilirdi. Bugün ise bunun bilmek mümkün değil. Öncelikle komşu dayanışması neredeyse tamamen yok oldu. Zengin ile fakirin oturduğu mahalleler, semtler, ilçeler neredeyse kentler tamamen değişti. Yani zengin ve fakir her alanda ayrıştı. Bu ayrışma çok derin bir şekilde oluşunca da ne ihtiyacı olanı, ne de sokaktaki dilenciyi tanır olduk.

Günümüzde ihtiyaç sahibi aile veya birey sayası elbette çok fazla… Elbette ki bunu tetikleyen bir sürü unsur var. Örneğin, Suriye ve Irak'taki savaşlar gibi… Bunlar mevcut fakir, yoksul veya ihtiyaç sahibi sayısının sürekli artmasına yol açmıştır.

Nitekim Diyarbakır’dan Şanlıurfa’ya, Van’dan Mardin’e, İstanbul’dan Ankara’ya, Adana’dan Mersin’e kadar hemen hemen her kentte trafik ışıklarının altında dilenen kadın, çocuk görmekteyiz. Sokakta, parklarda veya derme çatma konutlarda çok zor koşullarda yaşam mücadelesi veren sayısız insanın olduğuna  şahitlik etmekteyiz.

Öyle eskisi gibi kimin ihtiyacı var, kimin ihtiyacı yok bilmediğimiz için trafiğe çıkmaktan ve her eline açana ‘bozuk para yok’ demekten bıktık-usandık. Hani derler ya eskiden şöyleydi, böyleydi diye, gerçekten de o durum resmen. Gerçekle yalan birbirine karıştı.

Tam burada sosyal devlet anlayışı ve denetleme mekanizmalarının devreye girmesi gerekiyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın 2015 verilerine göre, Türkiye’de 1 milyon 93 bin aileye düzenli yardım yapılıyor. Bu yaklaşık 15 milyon kişi ediyor. Ama her trafik ışığının altında halen bu kadar dilenen insan var ise demek ki bu yeterli değil. Yeterli ise, o zaman bu işi organize şekilde yapan dilenci çeteleri var. Durum böyle ise o zaman denetleme mekanizmasının devreye girmesi gerekiyor.

-Eskiden erkek dilenci vardı şimdi ise ezici çoğunlukla kadın ve çocuklar var.

-Eskiden dilencilerin belli bir mekanı yoktu şimdi ise bazı gruplar bölge paylaşımı bile yapıyor.

-Dilenciler bulundukları kentlerdeki bölgelere göre, 60-70 ile 250-450 lira arası kazanabiliyor. Ortalama kazançları bin 500 ile 2 bin 500 lira olarak hesaplanıyor.

-Dilenciler, trafik ışıklarının yanı sıra cami, türbe, mezarlık gibi dini duyguların daha kolay sömürüleceği yerleri ile işlek caddeler, meydanlar, hastaneler, parkları ve sahilleri tercih ediyor.

-Cuma, teravih, cenaze ve bayram namazları iyi ve ekstra hasılat için iyi zamanlar.

-Organize dilenciler, doğdukları kentin dışını tercih ediyorlar.

-Türkiye’nin farklı kentlerden gelip kendini Suriyeli veya Iraklı savaş mağduru olarak tanıtanlar büyük çoğunlukta.

-Organize dilencilik çıktıktan sonra gerçek dilenciler neredeyse tamamen kayboldu.

Tüm bunlara baktığımızda ve bu kadar sosyal yardım yapılmasına karşın halen her sokak başında onlarca dilenci bulunuyorsa durum çok vahim.

Eğer durum böyle değil dilencilik organize bir iş olduysa bu daha da vahim.

O zaman ilgili kurumlar biran önce harekete geçerek gereğini yapmalı ve insanları ‘para versek mi, vermesek mi?’ ikileminden kurtarmalı, zengin sömürüsüne bir de organize dilenci sömürüsünün eklenmesini önlemelidir.

Sevgiyle kalın.

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı