Tarihi yapıları, kültürel çeşitliliği, yöresel zenginlikleri, yemekleri ve oyunlarıyla övünür dururuz. Tabiki haklı olarak...
Çünkü kentin geçmişi 12 bin yıl öncesine dayanıyor ve bu bölgede yaşamış olan her medeniyet az da olsa günümüze bir iz bırakmıştır.
Ancak sadece bununla övünmekle bu işler bitmiyor. Önemli olan bu kültürel kente yakışır bir toplum yaratmak. Gerek eğitimlerle, gerek sanat etkinliklerine katılarak gerekse ulusal ve uluslararası düzeyde etkinliklere katılan sanatçı ve yazarları desteklemekle olur.
Hollandalı bir ressam arkadaşım; "açılan sergilere neredeyse kentte bulunan tüm politicıların, valilerin, kurum yetkililerinin bu sergilerden 2 tablo satın aldığını söyler. 1 tanesi kurum adına alınır, kurumların duvarlarını süsler. Burda amaç dışarıdan gelen misafirlere sanatçıyı tanıtmak. Diğeri kendi hesaplarına (kendi parasıyla) ya evine iş yerine asar ya da hediye eder. Buradaki amaç sanatçıyı maddi anlamda desteklemektir. Ayrıca topluma bu konuda öncülük ederek bu alışkanlığı genele yaymaktır.
Yazarların çıkan kitaplarını her yazardan 500 adet alıp kütüphane veya okullara dağıtarak okuma alışkanlığını kazandırmak amaçlanır. Ayrıca yazarların imza günlerine katılarak manevi destek verilir.
Bir tiyatro ya da konser varsa bizzat katılır ha öyle ben protokolum en önde olacağım gibi bir dertleri de yoktur. Ya da geç geleceğim beni bekleyin diye programı da aksatmazlar. Geçte gelseler neresi boşsa orda otururlar. Ve bu 15 gün de bir rutin yapılır, o saate her hangi randevu verilmez..."
Kültür kentine bakacak olursak, değil maddi ve manevi destek olmak, davete icabet bile edilmez. Sanatçının fikri düşünceleri önemsizdir onlar için. Bir kaç istisna dışında... Düşünüyorum da acaba kaç politikacı, ya da kurum, gelen bedava tablo ya da konser bileti dışında cebinden bir kuruş harcamıştır.
Sanata ve sanatçıya değer vermeyen toplumların gelişimde geri kalması kaçınılmazdır.