Advert
Advert
Medeniyetler Işığında Sembollerin Dili
Mehmet YÜCEL

Medeniyetler Işığında Sembollerin Dili

Reklam

İnsanlığın varoluşuyla birlikte resim sanatı bir iletişim aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Dil kavramının henüz gelişmediği bu dönemlerde düşünsel bir ifade aracı olan resimle birlikte semboller, simgeler sıkça kullanılmıştır. Dil kavramının gelişiminden önce oluşan semboller dilin gelişimi sonrasında da varlığını sürdürmüştür. İlk insanlar için korku, büyü, inanç ve kutsallık çerçevesinde gelişen ritüeller, doğadan yola çıkılarak oluşturulan ilk gerçekçi çizimler, tapınma objeleri (dağ! güneş, taş, ağaç, hayvan vb.) hatta doğanın kendisi, sembolleştirmenin temelini oluşturmuştur. Bu sembolleşmeye yönelmede, insanın kutsal olanı kutsal olmayandan ayırma eylemi ile sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Doğanın gücü karşısında insanın güçsüzlüğü, pek çok temel çelişkiler sembole yönelimin özünü oluşturmuştur. Özellikle Kartal, aslan, güneş, boğa, kadın, at, geyik, yaprak gibi sembollere birçok uygarlıkta rastlanmaktadır. Sembollerin kullanımının bir başka amacı da yaşamı kolaylaştırma ve söylenemeyen, somut olmayan, tanımlanamayan olay ve olguları {kuvvet, güç, bereket, Ölüm, yaşam vb.) sembolleştirme  basit bir şekilde ifade etme isteği olduğu da söylenebilir.

Bu anlamda Bazen inanç bazen güç, bazen de bereket verimlilik gibi anlamları içeren bu semboller öyle ki geçmişte yaşamış olan uygarlıkların simgesi haline gelmiştir. Bazen farklı coğrafyalarda ve zamanlarda yaşamış olmalarına rağmen her hangi bir sembol, Şekilleri ya da görünüşleri farklı olsa da birçok uygarlıkta karşımıza çıkmaktadır. Örneğin; Güneş hemen hemen tüm tradisyonlarda kutsallık atfedilen, ışığın, bilginin, iyiliğin, yaratıcı gücün, ruhsal yönetim’in temsili olarak ortaya çıkan bir semboldür. En yüce kozmik güç; her şeyi gören ilahilik ve onun gücü, Tanrı’nın fiziki ortamda tecellisi, ki bu İslam öncesinde güneşe tapınma olarak algılanır.  Halbu ki güneşin buradaki işlei aslında varlığın ve sezgisel bilginin merkezi, dünyanın zekâsı, aydınlanma, dünyanın, gündüzün ve adaletin gözü, fethedilmemiş olan, ışık, parlaklık, adalet, asalet güneşle ilişkilendirilen kavramlardır. Merak, ona ulaşma, keşfetme kaygısının sonucudur. Bu durum Anadolu, Mısır, Mezoptamya uygarlıkları incelendiğinde karşımıza sıkça çıkmaktadır.

Güneşi temsil eden pek çok şekil vardır; dönen tekerlek, disk, merkezinde nokta olan daire, ışınlar yayan daire, ışığı ve güneşin ısısını ifade eden düz ya da dalgalı ışınlar.

Güneşin ya da Yıldızın Doğduğu Ülke anlamına gelen Anadolu’da yapılan arkeolojik araştırmalarda güneşi sembolize ettiği düşünülen pek çok metal disk bulunmuştur.

Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan geniş coğrafyada halen yaşayan kültürel sembollerin dinî, felsefi, sosyal, mitolojik ve tarihsel kökenlerine bir yaklaşımda bulunmaktır.

Yine güneşle birlikte en sık kullanılan sembollerden boğa, geyik, aslan figürleri birçok uygarlıkta sıkça kullanılmıştır. Hitit, güneş kursu incelendiğinde güneş kursu içerinde yer alan boğa güç, kudret,  geyik ise barışı simgelemektedir. Aslan figürüne hemen hemen bütün uygarlıklarda rastlanmaktadır. Bu semboller günümüze kadar var olmuş nerdeyse tüm medeniyetlerde yer almıştır.

Anadolu ve Mezopotamya inanç, yaşam, bilim, tarım ve sanat konusunda dünyanın bilgi deposudur.

Tabi ki bu durum sadece bu sembollerle sınırlıda değildir. Yöresel yaşam felsefi, vücutta yer bulan dövmeler, halk söz sanatının kökeni olan atışmalar, gerçekliği tam olarak kanıtlanmasa da destanlar Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklarının bizlere bırakmış oldukları mirasın günümüze yansımasıdır.Dilek ağacı, şahmeran, nazar boncukları, nal bunlardan bazılarıdır. 

Bugün halen Anadolu'da dilek ağaçlarına bezler bağlanıyor ve mum yakılıp adak adanıyorsa, nazar boncuklarının nazarda koruduğuna inanılıyorsa bu davranışları cehalet olarak kestirip atmak gibi kolay bir yolu seçmektense, bunların nedenlerine bakmamız ve insana ait kültür ve gelenek yapılarını inceleyip araştırma zahmetine katlanmamız gerekmektedir. Sembolün iki farklı unsuru vardır. Biri anlam, diğeri ise anlatımdır. Anlam düşünsel olana ilişkin, anlatım ise biçimsel olana ilişkindir. Ancak sembol böylesine kolay bir anlatımı içerir gibi görünse de karmaşıktır. Çünkü sembolün anlam yüklemeleri her zaman tekil değildir. Çoğu kez sembolün işaret ettiği anlam çağrışımlı ya da çok anlamlıdır. Örneğin yılan Doğu kültüründe kötülüğü anlattığı gibi aynı zamanda şifaya da işaret eder. Öyleyse bir sembol çok anlamlı olabileceği gibi, ona süreç içerisinde değişik anlamlar da yüklenebilir. Farklı toplumlarda farklı özlere bürünebilir, hatta aynı toplumda bile farklı anlatımlara yönelebilir.

İşte çalışmalarımın esin kaynağı da içinde bulunduğum coğrafyanın dünden bugüne bizlere miras bıraktığı bu zenginlik.  Çünkü sanat; içinde yaşadığı toplumla vardır ve yaşamını bu mirasla sürdüre bilir.

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı