Advert
Advert
‘Her işin başı sağlık’…
Ercan Akkar

‘Her işin başı sağlık’…

Reklam

Hani bir atasözü vardır ya  ‘her işin başı sağlık’ diye, gerçekten de bu böyle… İnsanın vücut sağlığı yerinde olmadığı zaman ne bir iş yapabilir, ne mutlu olabilir, ne de yaşadığı hayattan zevk alabilir. Dolayısıyla her işin başı sağlık…

Sağlık hakkı; toplumdaki tüm vatandaşların beden ve ruh sağlığı yerinde bir şekilde hayat sürebilmeleri hakkıdır. Yani tüm insanların, sağlık hizmetlerinden aynı ölçüde yararlanma; fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan sağlıklı bir hayat sürme hakkı bulunur. Bu haklar insanın doğası gereği en doğal ve temel haklarıdır. Sağlık hakkı; uluslararası hukuk belgelerince ve birçok devletin anayasasınca güvence altındadır.

Ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 25. maddesinde de şöyle geçer; ‘herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, hastalık, işsizlik, dulluk, sakatlık, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir.’ ve ‘Anaların, çocukların özel bakım ve yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olanlar, aynı sosyal güvenceden yararlanırlar’ şeklinde belirtilerek, sağlık hakkı konusu açıklanmıştır.

Anayasamızın 56. Maddesinde ise, bu hak  ‘herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir’ diye geçer.

Tüm belgelerde sağlığın bir hak olduğu ve devletin bunu karşılamakla yükümlü bulunduğu ifade ediliyor.

Sağlık, dünden bugüne her zaman ülkemizin en önemli sorunlarının başında gelmiş ve gelmeye de devam ediyor. Her iktidar, bu sorunu çözmek için kendince çeşitli politikalar üretmiş ancak, ne hikmetse bir türlü kalıcı çözüm ve sağlıklı bir sistem oturtulamamıştır.

Ak Parti’nin 15 yıllık iktidarı döneminde en çok öğündüğü alanların başında sağlık geliyordu. Bu alanda gerçekten de çok önemli adımlar atılırken, son yıllarda gerileme dönemine girilmiş veya yapıldığını sandığımız düzenlemeler, yenilikler bir sisteme oturtulmadığı için kimine göre çökmüş, kimine göre tıkanmış durumdadır. Her ne olursa olsun sonuç itibariyle olan elbette ki vatandaşa oluyor.

Geçtiğimiz gün CHP Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu yazılı bir açıklama yaparak, ‘AKP, sağlıkta yükü Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) sırtına yıkarken gelirleri hastanelere kanalize ederek sağlığı ticarileştirdi. 2004’ten 2016’ya sağlık harcaması yüzde 293 arttı. Devletin sağlık harcaması yüzde 243’e yükseldi. Ailelerin cebinden hastanelere giden para yüzde 1136 gibi fahiş bir artış gösterdi. SGK’nin harcaması yüzde 383 arttı. Hastanelerin geliri yüzde 426 arttı’ diyerek kendince sağlıktaki tabloyu ortaya koydu.

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hakkan Hekimoğlu da, Aile Hekimliği hakkında çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Hekimoğlu, Aile Hekimliği Sistemi’nin bir türlü oturtulamadığını, gelişmiş ülkelerde bir hekime kayıtlı hasta sayısı 2 bin, 2 bin 500’lerde iken, ülkemizin bazı bölgelerinde bu rakamın 4 binlere kadar çıktığını belirtti ve günümüzde acillere başvuran hasta sayısının yılda 100 milyon kişi dolayında olduğunu söyledi.

Pratisyen Hekimlik Derneği Başkanı Dr. Selma Okkaoğlu ise, birinci basamak sağlık sisteminin aile hekimliği ile birlikte eskisinden daha sorunlu hale geldiğini ve sunulan vaatlerin hiçbirinin gerçekleşmediğini öne sürerek, ‘Gelinen noktada herkesin bir aile hekimi yok’ dedi.

Sağlık Bakanlığı’na bağlı Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğü, merkez ve taşra teşkilatlarında çalışan hekim, diş hekimi, eczacı, hemşire, ebe, diğer sağlık personeli ve yöneticilerden oluşan 21 bin 155 çalışandan 17 bin 101 çalışanın yanıtladığı 148 soru üzerinden ‘Türkiye Sağlık Personeli Memnuniyet Araştırması’ yaptı. Ankete katılanlar, iş yükü fazlalığından-performans sistemine, siyasi tercihlerden-kurumların adaletsizliğine, gereksiz tıbbi işlemlerden-yetersiz tedbirlere kadar hiçbir konuda memnun olmadıklarını ortaya koydu.

Tüm bu bilgiler ışında şöyle Diyarbakır’daki bazı hastanelerin durumunu görmek için ufak bir tur attım. Gördüklerim gerçekten vahimdi. Selahaddin Eyyübi Devlet Hastanesi’nin acil ve hasta müşahede bölümleri evlere şenlik, sağlam giren hasta çıkar. Hijyen adına hiçbir şey yok. Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Dicle Üniversitesi’nin de maşallah Selahaddin Eyyübi Devlet Hastanesi’nden geri kalan bir tarafları yok.

Velhasılıkelam genelde ülkemizin, yerelde Diyarbakır’ın sağlık sorunları çok… Bir elçi olarak buradan, yeniden Diyarbakır Sağlık Müdürlüğü’ne tam yetki ile atanan Mehmet Sait Avar’a duyurulur. Bu konulara el atmalı ve en acil şekilde sorunları çözmeli. Yoksa ikinci dönemi sıkıntılı geçer. Çünkü her işin başı sağlık…

Sevgiyle kalın.

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri Şanlıurfa 2. sırada
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı
TÜİK, Yurt içinde 17 milyon kişi seyahate çıktı